K amuoyunda “Af Yasası” olarak bilinen, esasen af yasası olmamakla birlikte niteliği itibariyle belirli suçlar açısından af niteliği taşıyan kanun teklifi Ak Parti ve MHP milletvekilleri aracılığıyla 31.03.2020 tarihinde Adalet Komisyonu’na sunulmuştur.
Kanun teklifine muhalif taraftan gelen eleştirilerde; geçici maddelerle sonuca varılmak istenildiği, belirli suçların kapsam dışı bırakılarak istisnai suç olarak belirlenmesinin eşitlik ilkesini göz ardı ettiği, paketin dönemsel kaygılarla birtakım suçların cezalarının veya infaz sürelerinin ölçüsüz bir biçimde artırdığı, geçmişte uyuşturucu suçları ile cinsel suçların cezalarındaki ve infaz sürelerindeki artırımı gibi mevcut teklifte de örgüt, tefecilik, netice sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçları gibi bazı suçların cezalarında artırımlar yapıldığı, neredeyse her fiil ve suça göre çokça istisna bulunduğu, suçun ağırlığının suça verilen cezanın hükümde zaten belirlendiğini, infazda ise artık failin özelliğinin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
Kanun teklifi metni incelendiğinde;
Hakkında değişiklikler yapıldığı görülmektedir.
İşbu çalışma 5 bölümden oluşmakta olup; birinci bölümde İnfaz Hakimliği Kanunu, ikinci bölümde Türk Ceza Kanunu, üçüncü bölümde Ceza Muhakemesi Kanunu, dördüncü bölümde Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun üzerinde yapılan değişiklikler ele alınacaktır. Beşinci ve son bölümde ise sonuç kısmı yer almakta olup kanun teklifine ilişkin genel hukuki görüş belirtilmiştir.
Söz konusu teklifin ilk bölümünde 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu’nda değişiklikler yapıldığı görülmektedir.
Kanun teklifinin genel gerekçesinde soruşturma veya kovuşturma evrelerinde verilen karar veya hükümler bakımından mahkeme veya hâkimliklerin yetkilerinin kanunî düzenleme ile belirlenmesi ve bunun sonucu olarak da mahkeme veya hâkimliklerin kendi yetki alanı içerisinde fonksiyonel anlamda uzmanlaşmış merci statüsünde olmalarının, ceza adalet sisteminin çok eskiden beri istediği bir amaç olduğu, bir cezaî uyuşmazlığın sonucunda verilmiş olan hükümlerin kapsam, nitelik ve nicelik itibariyle ne şekilde yerine getirileceği, yerine getirilme sırasında doğabilecek tereddüt ya da sorunların ne şekilde çözüme kavuşturulacağı tamamen uzmanlık içeren bir hukuk bilgisini gerektirdiği, kovuşturma makamı olarak görev yapan mahkemelerden bu uzmanlığın gerektirdiği bilgi veya öngörüyü beklemenin uygun olmayacağı, 2001 yılında yürürlüğe giren 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu ile cezaların infazı aşamasında verilecek bazı kararların infaz hâkimliği tarafından verilmesi sağlanmış olmakla birlikte infaz aşamasında verilecek diğer tüm kararların yargılamayı yapan mahkemeler tarafından verilmekte olduğu ve bu konuda uzmanlaşmanın sağlanamadığı,
Esasen infaz hâkimliklerinin, ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan idari işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak üzere kurulduğu, yeni ceza mevzuatının uygulanmasıyla ilgili olarak infaza yönelik işlem ve faaliyetlere ilişkin kararların, uzmanlığı gerektiren hâkimler tarafından verilmesinin ihtiyaç hâline geldiği belirtilmiş özellikle denetimli serbestliğe ilişkin kararların, denetimli serbestlik teşkilâtıyla birlikte infaz hâkimliği tarafından birlikte yerine getirilmesinin, infaz hizmetlerinin amacına uygun olacağı,
Bu nedenle, yargılama sonunda hükmedilen ceza ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi sırasında alınacak kararların infaz hâkimliği tarafından verilmesi sağlanarak, infaz işlemlerinin tek bir yargı merciinde toplanması, bu işlemlerde ihtisaslaşmaya gidilmek suretiyle infaz hizmetlerinin etkinliğinin ve kalitesinin artırılması ve yargılama yapan mahkemelerin iş yükünün azaltılmasının hedeflendiği belirtilmiştir.
Meclise sunulan bu teklifle, İnfaz Hâkimliği Kanununda yapılması öngörülen değişikliklerle infaz hâkimliğinin mevcut görevleri arasına, Türk Ceza Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda yer alan; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ve kısa süreli hapis cezasına seçenek olarak hükmedilen tedbirler ile denetimli serbestlik tedbirlerinin denetlenmesi ve yerine getirilmesine yönelik kararları vermek görevleri eklenmiştir.
Ayrıca, Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlara karşı şikayet başvurusunda bulunulabilmesine imkan tanınmış, bu şikayetleri inceleme ve karara bağlamak görevi infaz hâkimliklerine verilmiştir
Bu hususta; İnfaz Hakimliği Kanunu’nun 1. Maddesi;
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
MADDE-1: Bu Kanun, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar. | MADDE-2: Bu Kanun, ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemlere veya bunlarla ilgili faaliyetlere ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlara yönelik şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin hâkim veya mahkeme tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere teklifle Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlara karşı şikayet başvurusunda bulunulabilmesine imkan tanınmaktadır. Bu şikayetleri İncelemek ve karara bağlamak ve ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin hâkim veya mahkeme tarafından verilmesi gerekli kararları almak görevi infaz hâkimliklerine verilmiştir.
Bu hususta ile Dr. Öğretim Üyesi Selman DURSUN ve Dr. Öğretim Üyesi Serdar TALAS tarafından kaleme alınan bilimsel görüşte;
“Uzmanlaşmanın önemi açık olmakla birlikte infaza dair tüm kararların infaz hâkimliği tarafından verilmesi bazı hallerde amaca uygun değildir. Örneğin hapis cezasının ertelenmesi bir husus olmakla birlikte şartları itibariyle (ör. failin yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık bağlamında tekrar suç işlemeyeceği kanaati) yargılamayı yapan mahkemenin karar verebileceği bir haldir. Teklifte ertelemeye karar verme noktasında değişiklik mevcut olmamakla birlikte erteleme sonrası denetim sürecine dair bazı kararlarda infaz hâkimliği görevlendirilmektedir.
Bu bağlamda Teklifle İnfaz Hâkimliği Kanunu m.l’e eklenen; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin “hâkim veya mahkeme tarafından verilmesi gereken” kararları almak üzere kurulan infaz hâkimlikleri ifadesi sorunludur. Mahkeme tarafından verilmesi gereken bir karar için hâkimliğin yetkilendirilmesi kendi içinde çelişkilidir. Ya ilgili kararından mahkeme tarafından verilmesi gerekli değildir ya da mahkemenin karar vermesi söz konusu ise hâkimlik yetkili olmamalıdır.”
Eleştirisi getirilmiştir.
Makalenin ilerleyen kısımlarında bu düzenlemenin sakıncaları üzerinde durulacaktır.
İnfaz Hakimliği Kanunu’nun 2. Maddesi;
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
İnfaz hâkimliklerinin kuruluşu
MADDE 2 – İnfaz hâkimlikleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, yargı çevresinde ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunan ağır ceza mahkemeleri ile coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde kurulur. İnfaz hâkimliğinin yetki alanı, kurulduğu yer ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlıdır. Gerektiğinde birinci fıkradaki usule göre bir yerde birden çok infaz hâkimliği kurulabilir. Bu durumda infaz hâkimlikleri numaralandırılır. (Mülga üçüncü fıkra: 22/7/2010 – 6008/10 md.) İnfaz hâkimliklerinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel bulunur. |
İnfaz hâkimliklerinin kuruluşu ve yetkisi
MADDE 2- Bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla her il merkezi İle bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca infaz hâkimliği kurulur. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde birden fazla infaz hâkimliği kurulabilir. Bu durumda infaz hâkimlikleri numaralandırılır. Müstakilen infaz hâkimliğine atanan hâkimler, adli yargı adalet komisyonlarınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez. İnfaz hâkimliği bulundukları il veya ilçenin adı ile anılır. İnfaz hâkimliğinin yargı çevresi, kuruldukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlanan ilçelerin idari sınırlandır. Ağır ceza mahkemeleri ile büyükşehir belediyesi bulunan illerde, büyükşehir belediyesi sınırlan içerisindeki il ve ilçenin adı ile anılan İnfaz hâkimliğinin yargı çevresi, il veya ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenir. Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir infaz hâkimliğinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulunca karar verilir. İnfaz hâkimliğinin yetkisi, hükmün infazına ilişkin işlemin yapıldığı yere göre belirlenir. Ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında idarece yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere ilişkin yapılan şikayetler bakımından işlemin yapıldığı veya faaliyetin gerçekleştiği ceza infaz kurumunun bulunduğu yer infaz hâkimliği yetkilidir. İnfaz hâkimliğinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel bulunur. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz üzere bu kanun maddesi ile yine uzmanlaşma müessesi vurgulanmıştır.
Eski kanuna göre ağır ceza mahkemeleri ile coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde kurulan infaz hakimlikleri artık bağımsız olarak kurulduğu il veya ilçenin adıyla kurulacak ve müstakilen infaz hâkimliğine atanan hâkimler, adli yargı adalet komisyonlarınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemeyecektir.
Bu husus İnfaz Hakimliklerine verilen önem ve değeri açıkça göstermektedir.
İnfaz Hakimliği Kanunu’nun 4. Maddesi;
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
İnfaz hâkimliklerinin görevleri
Madde 4 – İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır : 1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak. 2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak. 3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak. (1) 4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek. 5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak. Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır. |
4675 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına (4) numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş ve diğer bent numarası buna göre teselsül ettirilmiştir.
“5. Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan şikayetleri İncelemek. 6. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin mahsup, ceza zamanaşımı ve hükümlünün ölümü hallerinde verilecek kararlar da dahil olmak üzere hâkim veya mahkeme tarafından verilmesi gerekli kararlan almak ve işleri yapmak. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenleme de yukarıda belirttiğimiz İnfaz Hakimliklerinin Yetkilerinin genişletilmesi ile bağlantılı olarak yapılmıştır. Böylece;
İnfaz hakimliklerinin görevleri arasında sayılmıştır.
İnfaz Kanunu’nun 5. Maddesi;
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü
Madde 5 – Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir |
MADDE 5- 4675 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına “İlgili faaliyetlerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlann” ibaresi ile “gerekçesiyle bu” ibaresinden sonra gelmek üzere “karar,” ibaresi, dördüncü fıkrasına “başvurulması,” ibaresinden sonra gelmek üzere “verilen kararın,”, “doğması ve” ibaresinden sonra gelmek üzere “karar,” ve “gerçekleşmesi durumunda” ibaresinden sonra gelmek üzere “karar,” ibaresi eklenmiştir. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Böylece Cumhuriyet savcısının infaza ilişkin verdiği kararların şikâyete konu edilebilmesinin önü açılmıştır.
İnfaz Hakimliği Kanunu’nun 6. Maddesi;
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar
Madde 6 – Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir. Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re’sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. (Ek cümleler: 22/7/2010 – 6008/5 md.) Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir. İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse , yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir. İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir. İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz, infaz hakimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine (…) (1) yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz. |
MADDE 6-
4675 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına “kalan bir” ibaresinden sonra gelmek üzere “karar,” ibaresi ve üçüncü fıkrasına “yerinde görürse,” ibaresinden sonra gelmek üzere “verilen kararın veya” ibaresi eklenmiş, dördüncü fıkrasında yer alan “4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu” ibaresi “4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu” şeklinde, beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde ve altıncı fıkrasında yer alan “kurulduğu yer” ibaresi “yargı çevresinde bulunduğu” şeklinde değiştirilmiştir.
“înfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren yedi gün İçinde Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. Kanunlarda infaz hâkiminin onayına tabi olduğu belirtilen hususlarda da bu hüküm uygulanır.” . |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Kanunun 5 inci maddesinde yapılan değişiklik gereği Cumhuriyet savcısının kararlarına karşı şikâyet yolunun açılmış olması sebebiyle maddenin birinci ve üçüncü fıkralarında bu başvuruları kapsar mahiyette düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, mülga 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa yapılan atfın, yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa yapılması sağlanmaktadır.
Maddenin beşinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, kanun gereği infaz hâkiminin onayına tabi olan açık ceza infaz kuruntundan tekrar kapalı ceza infaz kurumuna gönderme karan ile disiplin soruşturmasının süresinin uzatılması veya hücreye koyma cezasının infazına başlanması gibi işlemler bakımından da itiraz kanun yoluna başvurulabileceği hüküm altına alınmaktadır
Kanun teklifinin 7. Maddesi ile İnfaz Hakimliği Kanununda Geçici 2. Madde eklenmiştir.
MADDE 7-
4675 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 2- Bu Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci fikrası ile 5275 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrası, 48 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi, 105/A ve 110 uncu maddeleri hariç olmak üzere, bu maddeyi ihdas eden Kanunla, İnfaz Hâkimliği Kanunu ve Türk Ceza Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda infaz hâkimliğinin kuruluş, görev, yetki ve işleyişine İlişkin yapılan değişiklikler veya infaz hâkimliğine yeni görevler veren düzenlemeler, 1/9/2020 tarihinden itibaren uygulanır. Bu tarihe kadar; mevcut hükümlerin uygulanmasına devam olunur, infaz hâkimliklerine bu maddeyi ihdas eden Kanunla değişiklik yapmak suretiyle verilen görevler bakımından mahkemelerin mevcut görev ve yetkileri devam eder, belirtilen işler bu mahkemelerce sonuçlandırılır ve bu tarihe kadar yapılan şikayet, başvuru ve talepler bakımından infaz hâkimliğinin görevine girdiğinden dolayı yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemez. Bu maddeyi ihdas eden Kanunla infaz hâkimliğinin kuruluş, görev, yetki ve işleyişine ilişkin yapılan değişiklikler nedeniyle olağan veya olağanüstü kanun yolu incelemesinde bozma karan verilemez. Bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişikliklerin uygulanacağı tarihe kadar, iş ve kadro durumu dikkate alınarak, 2 nci maddenin değiştirilen hükümlerine göre infaz hâkimlikleri kurulur ve faaliyete geçirilir.” |
Bu madde ile uygulama ve yürürlük tarihleri hakkında geçiş düzenlemeleri yapılmış böylece uygulamada sorun yaşamamak ve hak ihlallerine neden olmamak amaçlanmıştır.
Maddenin birinci fıkrasıyla, bu Kanunla; İnfaz Hâkimliği Kanunu ve Türk Ceza Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda infaz hâkimliğinin kuruluş, görev, yetki ve işleyişine ilişkin yapılan değişikliklerin ve infaz hâkimliğine yeni görevler veren düzenlemelerin, 1/9/2020 tarihinden itibaren uygulanacağı belirtilmektedir.
Bu tarihe kadar, yürürlükteki mevcut hükümlerin uygulanmasına devam edilecek, halen görevli mahkemelere yapılabilen şikayet, başvuru ve talepler, bu mahkemelerce değerlendirilerek sonuçlandırılacak ve Kanunun ilgili hükümlerinin 1/9/2020 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine uhdelerinde bulunan bu işler hakkında infaz hâkimliğinin görevine girdiği gerekçesiyle yetkisizlik ve görevsizlik kararı verilemeyecektir.
Başka bir ifadeyle, bu süre içinde mevcut görevli ve yetkili mahkemelere yapılan şikayet, başvuru ve talepler, söz konusu tarih geçmiş olsa bile bu mahkemelerce sonuçlandırılacaktır. İnfaz Hâkimliği Kanununda düzenlenen infaz hâkimliğinin kuruluş, görev, yetki ve işleyişine ilişkin mevcut hükümler bu tarihe kadar aynen uygulanmaya devam edecektir.
Bu maddeyi ihdas eden Kanunla infaz hâkimliğine, Cumhuriyet savcısının infaza ilişkin kararlarına karşı şikayet başvurusunda bulunma gibi ilk defa verilen görevler bakımından da infaz hâkimliğinin görev ve yetkisi 1/9/2020 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu tarihe kadar Cumhuriyet savcılarının infaza ilişkin kararlarına karşı infaz hâkimliğine veya hükmü veren mahkemeye İnfaz Hâkimliği Kanunu kapsamında şikayet başvurusunda bulunulamayacaktır.
Dikkat etmek gerekir ki birinci fıkrada düzenlenen 1/9/2020 tarihinden itibaren uygulanacak hususlar, sadece infaz hâkimliğinin kuruluş, görev, yetki ve işleyişine ilişkin hükümlerdir. Kanunla diğer hususlarda yapılan örneğin; koşullu salıverilme veya denetimli serbestlik süreleri ya da ceza infaz kurumlarının yapısı ile disiplin ve işleyişine ilişkin düzenlemelerin uygulanmasına, bu kanunun yayımıyla birlikte derhal başlanacaktır.
Kanun teklifinin 2. Bölümünde Türk Ceza Kanunu hakkında yapılan değişiklikler üzerinde durulmaktadır.
Teklifin 11. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 86. Maddesinde değişiklikler öngörülmüştür.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Kasten yaralama
(3)
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı, b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e) Silahla, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
|
MADDE 11-
5237 sayılı Kanunun 86 nci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki bent ve
“oranında” ibaresinden sonra gelmek üzere “, (f) bendi bakımından ise bir kat” ibaresi eklenmiştir.
“f) Canavarca hisle,” |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Böylece Türk Ceza Kanununun 86’nci maddesinin üçüncü fıkrasına yeni bir bent eklemek suretiyle, suçla etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla kasten yaralama suçunun canavarca his saiki ile (örneğin; yüze kezzap atmak suretiyle) işlenmesi, suçun nitelikli halleri arasına alınmış, suçun canavarca his saikiyle işlenmesi halinde birinci veya ikinci fıkraya göre belirlenen temel cezaya uygulanacak artırım miktarının, yarı oranı yerine bir kat olması öngörülmüştür.
Ancak belirtilmelidir ki, fıkrada yer alan diğer bentlerin yeni eklenen (f) bendiyle birlikte uygulandığı durumlarda da sadece bir kat artırım yapılacaktır.
Örneğin, silahtan sayılan kezzabın yüze atılması suretiyle kasten yaralama suçunun İşlenmesi halinde 86 nci maddenin üçüncü fıkrasının hem (e) bendinin hem de Teklifle eklenen (f) bendinin birlikte uygulanması söz konusu olacaktır. Bu durumda, temel ceza, daha fazla artırım öngören (f) bendi uyarınca sadece bir kat artırılacaktır. Silah sebebiyle (e) bendi uyarınca ayrıca yarı oranında artırım yapılmayacaktır.
Kamuoyunda geniş yankı uyandıran Berfin ÖZEK’e yapılan kezzaplı saldırı ve bunun sonucunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından yapılan açıklamalar bu düzenlenmenin yapılmasında ayrıca etkili olmuştur.
Teklifin 12. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 87. Maddesinde değişiklik öngörülmüştür.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Madde 87- (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Konuşmasında sürekli zorluğa, c) Yüzünde sabit ize, d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz. (1) (2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz. (1) (3) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır. (4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. |
MADDE 12- 5237 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “onaltı” ibaresi “onsekiz” şeklinde değiştirilmiştir. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Böylelikle, canavarca his saikiyle işlenen kasten yaralama suçlarında verilebilecek azami ceza ile diğer hallerde verilecek azami cezalar arasında ortaya çıkabilecek farklılığın giderilmesi ve ceza adaletinin sağlanması amaçlanmıştır.
Bu hususta ile Dr. Öğretim Üyesi Selman DURSUN ve Dr. Öğretim Üyesi Serdar TALAS tarafından kaleme alınan bilimsel görüşte;
T.C.K. m 86-87’ye ilişkin düzenlemeler hakkında;
“Canavarca hisle ibaresi birçok açıdan uygun değildir. Canavarca hisle deyimi, kasten öldürme suçunda da yer alan bir nitelikli hal olup tespiti (sübjektif ve/veya objektif bir kriterin mi esas alınacağı) oldukça tartışmalı bir haldir. Burada amaç, yüze kezzap atma sebebiyle yüzün tamamında meydana gelen sabit izin daha ağır cezalandırılmasıdır. Bunun için 86. maddeye mahiyeti tartışmalı bir nitelikli hal eklemek yerine 87. maddeye yüzdeki sabit eserin önemine dayalı bir artırım yapmak daha isabetli olacaktır. Kezzap atma, gerekçede de belirtildiği gibi kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi (86/3-e) kapsamına sokularak cezanın yarı oranında artırılması ve devamında 87/1’deki bir kat artırım hükmü yerine tüm ağır neticeleri kapsar biçimde alt ve üst sınırlar öngörülmesi veya yalnızca yüzde sabit eserin ağırlığına bağlı bir artırıma yer verilmesi aynı amaca hizmet edebilecektir. Böylece cezalardaki oranlamayı sağlamak için 87/4’te değişik yapılması gerek olmayabilirdi.”
Eleştirisini getirmiştir.
Kanun koyucu gerekçesinde kezzap örneğini vermiş ise de burada tek amacının yüzde sabit ize neden olan eylemleri cezalandırmak olmadığı açıktır. Bu nedenle yüzdeki sabit eserin önemine dayalı artırım yapmak ve sadece T.C.K 87’de sayılan neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama eylemleri ile alt ve üst sınır belirleyerek cezalandırmaya gitmek doğru olmayacaktır . Ayrıca bir eylem canavarca hisle işlenip TCK m. 87’de sayılan ağırlaşma hallerden birisine girmeyebilir. Dolayısıyla T.C.K m 86’da nitelikli hallere “canavarca hisle” nitelikli halinin eklenmesi kanımca isabetlidir. Her suç eyleminin kanun koyucu tarafından kanun maddesinde somut olarak belirtilmesi mümkün değildir. Hakim mevcut delilleri vicdani kanaati ile ölçerek eylemin canavarca hisle işlenip işlenmediğini somut duruma göre takdir etmelidir.
Yalnızca cezanın alt ve üst sınırını yeniden belirlemek ise mevcut hukuksal sorunu çözmeyecektir. Zira bu durumda da alt ve üst sınır arasında makas aralığı genişleyecek olup, bu durum “cezanın belirliliği” ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Bu nedenle Sn. Dr. Öğretim Üyesi Selman DURSUN ve Sn. Dr. Öğretim Üyesi Serdar TALAS tarafından kaleme alınan bilimsel görüşün bu kısmına iştirak etmemekteyim.
Teklifin 13. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 220. Maddesinde değişiklik öngörülmüştür.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
Madde 220- (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. |
MADDE 13- 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki yıldan altı yıla” ibaresi “dört yıldan sekiz yıla” ve ikinci fıkrasında yer alan “bir yıldan üç yıla” ibaresi “iki yıldan dört yıla” şeklinde değiştirilmiştir. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Böylece örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla hapis cezalarının alt ve üst sınırları artırılmıştır.
Teklifin 14. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 241. Maddesinde değişiklik öngörülmüştür.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Tefecilik
Madde 241- (1) Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. |
MADDE 14-
5237 sayılı Kanunun 241 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “beş yıla kadar hapis ve” ibaresi “altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır. |
Bu hususta suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi ile ilgili olarak Dr. Öğretim Üyesi Selman DURSUN ve Dr. Öğretim Üyesi Serdar TALAS tarafından kaleme alınan bilimsel görüşte;
“ Tefecilik suçunun (TCK m.241) cezasındaki artırımın yanı sıra suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesinin nitelikli hal olarak artırım sebebi yapılması, bizatihi örgüt suçlarındaki artırım da dikkate alındığında cezanın ölçüsüz artırımı sonucunu doğurabileceği gibi uygulamada iştirak halinde işlenen tefecilik fiillerin hepsinde örgüt tartışmasının yapılmasına yol açacaktır. Oysa hali hazırda örgüt suçlarına dair hükümlerde örgüt faaliyeti olarak işlenen suçlardan dolayı ayrıca cezalandırma (örgüt yöneticisinin tüm suçlardan dolaylı fail olarak cezalandırılması) mümkündür.“
Eleştirisinde bulunulmuştur.
Gerçekten de yalnızca kamuoyunun baskısıyla hareket ederek tefecilik, uyuşturucu, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar gibi belirli suçlarda yaptırımları ağırlaştırmak suçların ceza dengesinde orantısızlık yaratmıştır.
Kanun teklifinin 3. Bölümünde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hakkında yapılan değişiklikler üzerinde durulmaktadır.
Teklifin 15. Maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. Maddesinde değişiklikler öngörülmüştür.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Adlî kontrol
Madde 109 – (1) (Değişik: 2/7/2012-6352/98 md.) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. (2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. (3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir: a) Yurt dışına çıkamamak. b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak. c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak. d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek. f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek. h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak. i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek. j) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek. k) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek |
MADDE 15-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin mülga dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“(4) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir. |
Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Kanun koyucu bu düzenleme ile tutuklama tedbiri yerine adlî kontrol tedbirinin uygulanabilmesi esasının benimsediğini ayrıca, çocuğun yüksek yararı ilkesini de dikkate aldığını ortaya koymuş ise de 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. Maddesinin 4 ve 6 fıkralarında bu husus zaten düzenlenmiştir. Daha önce düzenlenen bir hususta tekrar düzenleme yapılması kanmıca gereksiz olmuştur.
Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi
Madde 16- (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır. (2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır. (3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir. (4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur. (5) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu kişilerin cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur. (6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir. (1)(2) |
Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir hükmü ile ilgili olarak Sn. Bu hususta ile Dr. Öğretim Üyesi Selman DURSUN ve Dr. Öğretim Üyesi Serdar TALAS tarafından kaleme alınan bilimsel görüşte;
“ Adli kontrol veya tutuklama kararının, mahkûmiyet hükmü verildikten sonra istinaf veya temyiz incelemesi devam ederken, ilk derece mahkemesi tarafından da verilebilmesine imkân tanıyan hüküm ise ceza muhakemesi sürecinin tüm işleyişine aykırıdır. Şöyle ki, ilk derece mahkemesi hükmünü verdikten sonra dosya ile bir ilişkisi kalmamaktadır. Bu duruma rağmen halen bir tedbire ilişkin karar vermesi isabetli değildir. Mahkûmiyet hükmü verdiği bir dosyada bir mahkemenin adli kontrol veya tutuklamaya ilişkin değerlendirme yapması, kısmi de olsa ihsası rey sorunu ortaya çıkarabilecektir. Son olarak getirilen düzenleme hem istinaf veya temyiz merciine hem de ilk derece mahkemesine bu konuda karar verme imkânı tanımaktadır. Bu durum iki farklı yargısal merci arasında görüş ayrılığı doğması riskini yaratacaktır. Bu görüş ayrılığı bir merciin adli kontrol karar diğerinin tutuklama kararı verilmesi gerektiği yönünde olabileceği gibi her bir merciinin diğerinden karar vermesini beklemesi gibi, düzenlemenin amacına hiç de hizmet etmeyecek sonuçlara neden olabilecektir.”
Eleştirisi getirilmiştir.
Söz konusu eleştiriye aynen katılmaktayım. Zira belirtildiği üzere;
“Mahkemenin 07.04.2015 tarihli hükmü verdikten sonra dosyadan el çekmesine karşın yeniden dosyayı ele alarak vermiş olduğu 29/04/2015 tarihli ek kararın hukuki geçerliliği bulunmadığından o yer Cumhuriyet savcısının anılan ek karara yönelik temyiz isteminin 6723 Sayılı kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, 14/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ E. 2017/16391 K. 2017/16665 T. 14.12.2017
2. Bunun sonucu olarak mahkûmiyet hükmü verilen bir dosyada bir mahkemenin adli kontrol veya tutuklamaya ilişkin değerlendirme yapması, kısmi de olsa ihsası rey sorununu ortaya çıkaracaktır.
3. Hem istinaf veya temyiz merciine hem de ilk derece mahkemesine bu konuda karar verme imkânı tanınması iki farklı yargısal merci arasında görüş ayrılığı doğmasına neden olabilecektir. Bu durum da Mahkemeler arasında görüş ayrılığı olduğunda bu husus nasıl çözülecektir, her iki mercii de diğerinden karar vermesini beklerse ne yapılacaktır sorularını gündeme get,rmektedir.
Kanun teklifinin 4. Bölümünde 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle İlgili Değişiklikler üzerinde durulmaktadır.
Teklifin 18. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 14’üncü Maddesinde değişiklikler öngörülmüştür.
Düzenlemesi getirilmiştir.
Önceki düzenlemede ilk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilebilmekte iken, yeni düzenleme ile Terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçlan ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar ile ikinci defa mükerrir olanlar ve koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler hariç olmak üzere,
Doğrudan açık cezaevlerinde cezalarını yerine getirebilmektedirler.
Teklifin 36. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 89’üncü maddesi başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmektedir.
Düzenlemesi getirilmiştir.
5275 sayılı Kanunun 107 nci maddesinde yapılan yeni düzenleme ile, mahkumların koşullu olarak salıverilmeden yararlanabilmeleri için idare ve gözlem kurulundan rapor alınmakta, hazırlanan bu gerekçeli rapor infaz hakimliğine sunulmakta, infaz hakimi bu raporu uygun bulursa mahkum koşullu salıvermeden yararlandırılmaktadır. İnfaz hakimi raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında göstermektedir ve verilen bu karara karşı itiraz yoluna gidilebilmektedir.
Dolayısıyla bu değerlendirmeyi, yapacak kurul üyelerinin gerçekten bağımsız, hukuk kurallarını iyi bilen ve doğru işleten kişilerden oluşması çok önemlidir.
Gözlem Ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği’nin 7. maddesinde idare ve gözlem kurulunun kimlerden oluştuğu sayılmıştır.
İdare ve gözlem kurulu
Madde 7 — İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, tabip, psikolog, psikiyatr, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur. Ayrıca, ceza infaz kurumunda bulunması halinde, eğitim uzmanı veya eğitim rehberi de kurula üye olarak katılır. |
Toplam on yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkum olanlar ile terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar, kasten öldürme suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ve uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından mahkûm olanlar hakkında idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet başsavcısı veya belirleyeceği bir Cumhuriyet savcısı başkanlık eder. Ayrıca, idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenen bir izleme kurulu üyesi ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı il veya ilçe müdürlükleri tarafından belirlenen birer uzman kişi katılır.
Ancak sayılan bu kişiler hep idarenin taraflarıdır. Kişilerin özgür olup olmaması hakkında verilecek bu ciddi karar hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi ve denetimin sağlanabilmesi için Baro temsilciliklerinden de katılım yapılması gerekmektedir.
Belirtmek isterim ki İnfaz Hakimliği Kanuna getirilen geçici 2. Madde gereği infaz hâkimliğine yeni görevler veren düzenlemeler, 1/9/2020 tarihinden itibaren uygulanır. Bu tarihe kadar; mevcut hükümlerin uygulanmasına devam olunur, Dolayısıyla bu husus henüz yürürlüğe girmemiştir.
Teklifin 46. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105-a maddesi yeniden düzenlenmektedir.
Eski düzenlemeye göre açık ceza infaz kurumlarına ayrılan veya ayrılmaya hak kazanan her hükümlü, verilen ceza miktarına bakılmaksızın bir yıllık maktu denetimli serbestlik süresinden yararlanmakta idi. (Aynı kanuna getirilen Geçici 6. Madde ile belirli suçlar kanun kapsamı dışında olmak üzere, 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir yıllık süre, “üç yıl” olarak uygulanır düzenlemesi getirilmiştir.)
Yeni düzenlemede kanun koyucu bu durumun ceza miktarının fazla olduğu hükümlüler bakımından adaletsiz bir sonucun ortaya çıkmasına neden olmakta olduğunu ileri sürmüştür.
Böylece eşit süreyle denetimli serbestlikten yararlanması uygulamasından vazgeçilerek, koşullu salıverilme miktarına göre oransal olarak denetimli serbestlikten faydalanma benimsenmiştir.
Buna göre, açık ceza infaz kurumunda bulunan ve koşullu salıverilme için ceza infaz kurumlarında geçirilmesi gereken sürenin beşte dördünü açık veya kapalı ceza infaz kurumunda geçiren hükümlü, cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını toplum içinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edecektir. Ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezalan bakımından denetimli serbestlik süresinin çok uzun olmaması amacıyla azami üç yıllık denetimli serbestlik süresi getirilmektedir.
Diğer yandan, Kanunun 105/A maddesinde yer alan denetimli serbestlik altında cezanm infazı için açık ceza infaz kurumunda altı ay kalma koşulunun, Kanunun geçici 4 üncü maddesi gereğince 31/12/2020 tarihine kadar uygulanmayacak olması nedeniyle belli miktara kadar hapis cezası alan hükümlüler, ceza infaz kurumunda çok az bir süre kalmak suretiyle cezalarının tümünü denetimli serbestlik rejimi altında infaz ettiğinden bu durum cezasızlık algısı oluşturmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, her hükümlünün belirli bir süre ceza infaz kurumunda kalması sağlanarak cezasızlık algısının ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Böylece halk arasında girdi-çıktı olarak bilinen durumun önüne geçilmiştir.
Söz konusu maddede yapılan düzenlemeye göre öncelikli olarak koşullu salıverilme süresi belirlenecek, bu sürenin beşte dördü ceza infaz kurumlarında iyi halli olarak ve kalan beşte birlik kısmı ise denetimli serbestlik rejimi altında toplum içinde infaz edilecektir. İyi hallilik durumunu yine yukarıda belirtmiş olduğumuz idare ve gözlem kurulu belirleyecektir.
Belirtmek isteriz ki beşte dördün infaz kurumunda geçirilmesine ilişkin hüküm 30.03.2020’den sonra işlenen suçlarda söz konusudur. Bu tarihten sonraki suçlarda halk arasında girdi-çıktı olarak bilinen 1-2 gün cezaevinde kalıp çıkma durumu sonra erecektir.
30.03.2020’ye kadar olan suçlarda 3 yıllık koşullu salıverme hükmü doğrudan uygulanacak ve bu kişiler otomatik olarak denetimli serbestlikten yararlanabileceklerdir. 30.03.2020’ye kadar olan suçlarda denetimli serbestlik için gözlem kurulu tarafından hazırlanan iyi hal raporuna gerek de olmayacaktır.
Teklifin 48. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107. maddesi yeniden düzenlenmektedir.
ESKİ HALİ | YENİ HALİ |
Koşullu salıverilme
(2)
Madde 107- (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir. (2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre; a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı, b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz, c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı, d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz, e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz, Yıldır. (4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak, bu süreler; a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk, b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzdört, c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk, d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört, e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki, Yıldır. (Ek cümle: 22/7/2010 – 6008/9 md.) Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz. (5) Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onbeş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır. (3) (6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin yarısı kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini geçemez. (7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir. (8) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlüler, denetim süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir kurumda devam ederler. (9) Hâkim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir. (10) Hâkim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir. (11) Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye; hüküm veya hükümlerden biri bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmiş ise 101 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ilk derece mahkemesine; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. (1) (12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır. (13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün; a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının aynen, b) (Değişik: 25/5/2005-5351/8 md.) Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, bu yükümlülüklere uymama tarihi ile hak ederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir sürenin, Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez. (14) Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır. (15) (Değişik: 20/7/2017-7035/25 md.) Hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse ya da bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmezse hükmü veren ilk derece mahkemesi, cezaların toplandığı hâller ile hükmün bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmiş olması hâlinde ise 101 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ilk derece mahkemesi tarafından koşullu salıverilme kararının geri alınmasına dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır. (16) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz. |
MADDE 48- 5275 sayılı Kanunun 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“üçte ikisini” ibaresi “yarısı” şeklinde
değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiş; dördüncü fıkrasında yer alan
“dörtte üçünü” ibaresi “üçte İkisini”
şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş; altıncı fıkrasında yer alan “sürenin yansı” ibaresi “süre” şeklinde değiştirilmiş; dokuzuncu fıkrasında yer alan “Hâkim,” ibaresi “İnfaz hâkimi,” ve “hâkime” ibaresi “infaz hâkimine” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiş; onuncu fıkrasında yer alan “Hâkim,” ibaresi “İnfaz hâkimi,” şeklinde değiştirilmiş; onbirinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; onikinci fıkrasında yer alan “hâkimin” ibaresi “infaz hâkiminin” şeklinde değiştirilmiş; onüçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “kalan cezasının aynen,” ibaresi
“başlamak ve hak ederek tahliye tarihini geçmemek koşuluyla sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki katı sürenin,”
şeklinde değiştirilmiş ve fıkranın (b) bendine “koşuluyla” ibaresinden sonra gelmek üzere “ihlalin niteliğine göre” ibaresi eklenmiş; onbeşinci fıkrasında yer alan “mahkemesi,” ibaresi “mahkemesinin bulunduğu yer infaz hâkimliği,” ve “belirlenen ilk derece mahkemesi” ibaresi “belirlenen infaz hâkimliği” şeklinde değiştirilmiştir.
“Ancak, Türk Ceza Kanununun; a) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82 ve 83) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, b) işkence suçundan (madde 94 ve 95) ve eziyet suçundan (madde 96) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, c) Cinsel saldın (madde 102, ikinci fıkra hariç), reşit olmayanla cinsel ilişki (madde 104, ikinci ve üçüncü fıkra hariç) ve cinsel taciz (madde 105) suçlarından süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, d) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (madde 102, 103, 104 ve 105) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar, e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar, f) Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından (madde 326 ilâ 339) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ayrıca, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olan çocuklar hakkında koşullu salıverilme oram üçte iki olarak uygulanır.” “Koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından ise tabi oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır.” “İnfaz hâkimi ayrıca, iki yılı geçmemek üzere denetim süresi içinde hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenecek yükümlülüklere tabi tutulmasına karar verebilir. Bu karar gereğince denetimli serbestlik müdürlüğü, risk ve ihtiyaçlarım dikkate alarak hükümlüyü; a) Belirli bir bölgede denetim ve gözetim altında bulundurma, b) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme, c) Belirlenen programlara katılma, yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutar. Denetimli serbestlik müdürlüğü hükümlünün risk ve ihtiyaçlarını dikkate alarak yükümlülükleri değiştirebilir.” “(11) Hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer infaz hâkimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir; raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. |
Maddeyle, hükümlülerin koşullu salıverilme sürelerine ilişkin üçte ikilik genel, oran, yarısı olarak belirlenmiştir. Bu süre geldiğinde hükümlünün tutum ve davranışları değerlendirilecek ve olumlu ise hükümlü koşullu salıverilmeden faydalanabilecek, aksi :halde hapis cezasının infazına devam edilecektir. Hükümlünün tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi ise 89 uncu maddeye göre yapılacaktır.
Ancak, fıkraya eklenen cümleyle, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen ve koşullu salıverilme oram üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından, bu suçların tabi oldukları koşullu salıverilme oranının uygulanacağı kabul edilmektedir.
Örneğin, Türk Ceza Kanununun 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak değil, dörtte üç olarak uygulanacaktır. Çünkü uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun koşullu salıverilme oram 108 inci maddenin dokuzuncu fıkrasına göre dörtte üçtür.
Maddenin onüçüncü fıkrasında yer alan mevcut düzenlemeye göre hükümlü, koşullu salıverildikten sonra işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı çok az hapis cezası alsa bile suç tarihi ile hakederek tahliye tarihi arasında kalan süreyi aynen infaz etmektedir.
Bu durum uygulamada, verilen cezanın neticeleri bakımından adaletsiz bir sonuç doğurduğu gerekçesiyle eleştirilmektedir. Fıkrada yapılan değişiklikle, koşullu salıverilme sürecinde denetim süresi içinde suç işleyen hükümlünün sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki katı süreyi ceza infaz kurumunda geçirmesi öngörülmektedir. Başka bir ifadeyle, geri alınan süre bakımından yeni bir kriter belirlenmekte ve ikinci suçun cezasının iki katı sürenin aynen infaz edilmesi amaçlanmaktadır. Ancak bu süre, hakederek tahliye tarihini geçemeyecektir. Diğer yandan, denetim süresi içinde işlenen ikinci suçun cezası, genel hükümlere göre ayrıca infaz edilecektir.
Teklifin 49. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. Maddesi yeniden düzenlenmektedir.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri
Madde 108- (1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan; a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının, b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının, c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün, İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir. (2) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz. (3) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez. (4) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler. (5) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır. (6) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir. (7) (Ek: 18/6/2014-6545/82 md.) Cezanın infazı tamamlandıktan sonra devam eden denetim süresi içinde, bu madde hükümlerine göre kendilerine yüklenen yükümlülüklere ve yasaklara aykırı hareket eden mükerrirler, infaz hâkimi kararı ile disiplin hapsine tabi tutulur. Disiplin hapsinin süresi on beş günden az ve üç aydan fazla olamaz. (8) (Ek: 18/6/2014-6545/82 md.) Çocuğa karşı işlenen bir suçtan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde birinci fıkradaki koşullu salıverilme süreleri uygulanır. (9) (Ek: 18/6/2014-6545/82 md.) Birinci fıkradaki koşullu salıverme süreleri, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan cinsel saldırı suçundan, 103 üncü maddesinde tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan, 104 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan, 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan dolayı hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında da uygulanır. 188 inci madde hariç olmak üzere bu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında, cezanın infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde, aşağıdaki tedavi veya yükümlülüklerden bir veya birkaçına infaz hâkimi tarafından karar verilir: a) Tıbbi tedaviye tabi tutulmak b) Tedavi amaçlı programlara katılmak c) Suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak d) Mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak e) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak f) Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanmak (10) (Ek: 18/6/2014-6545/82 md.) Dokuzuncu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz. (11) (Ek: 18/6/2014-6545/82 md.) Bu maddenin dokuzuncu fıkrasının uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle düzenlenir. |
MADDE 49-
5275 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bent buna göre teselsül ettirilmiş, teselsül ettirilen (d) bendinde yer alan
“dörtte üçünün,” ibaresi “üçte ikisinin,” şeklinde değiştirilmiş
, aynı fıkraya ve üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümleler sırasıyla eklenmiş, dördüncü ve altıncı fıkralarında yer alan “Hâkim,” ibareleri “İnfaz hâkimi,” şeklinde değiştirilmiştir ve dokuzuncu fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“c) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki yılının,” “Ancak, koşullu salıverilme oram üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından tabi oldukları koşullu salıverilme oram uygulanır.” “Hükümlü hakkında ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanacağı hükümde belirtilir.” “Ancak, süreli hapis cezaları bakımından koşullu salıverilme oram, dörtte üç olarak uygulanır.” |
Maddeyle, (d) bendinde yer alan koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak belirlenmektedir. Ancak, fikraya eklenen cümleyle, koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından, bu suçların tabi oldukları koşullu salıverilme oranının uygulanacağı kabul edilmektedir.
Böylelikle, örneğin Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan cinsel saldırı, 103 üncü maddesinde tanımlanan çocukların cinsel istismarı, 104 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki ve 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından veya terör suçlarından mükerrir olanlar hakkında koşullu salıverilme oram, DÖRTTE ÜÇ olarak uygulanacaktır.
Belirtmek gerekir ki, Türk Ceza Kanununun 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında, mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, örgüt mensubu suçlular hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu atıf nedeniyle 108 inci madde hükümlerinin uygulandığı hallerde terör örgütü mensubu suçlular bakımından birinci fıkraya eklenen cümle gereğince yine bu suçun tabi olduğu dörtte üçlük koşullu salıverilme oranı uygulanacaktır.
Türk Ceza Kanununun suçta tekerrür hükümlerinin düzenlendiği 58 inci maddesinin yedinci fıkrasında, mahkumiyet kararında hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Hüküm kısmında bu husus belirtilmediği durumlarda mahkumlar ikinci kez mükerrir halinde dahi koşullu salıverilme hükümlerinden faydalanabildiği için bu düzenleme getirilmiştir.
Teklifin 52. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun Geçici 6. Maddesi yeniden düzenlenmektedir.
ESKİ HALİ | KANUN TEKLİFİNDEKİ DÜZELTME MADDESİ |
Geçici Madde 6
– (Ek: 15/8/2016-KHK-671/32 md.; Değiştirilerek kabul: 9/11/2016-6757/28 md.)
(1) 1/7/2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu Kanunun; a) 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir yıl”lık süre “iki yıl”, b) 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “üçte iki”lik oran “yarısı”, olarak uygulanır. |
MADDE 52-
5275 sayılı Kanunun geçici 6 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 6- (1) 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından ; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçlan (madde 81, 82 ve 83), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (madde 87, fıkra iki, bent d), işkence suçu (madde 94 ve 95), eziyet suçu (madde 96), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu maddede değişiklik yapan Kanunla değiştirilen 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir yıllık süre, “üç yıl” olarak uygulanır. (2) 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere; a) Sıfır-altı yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler hakkında bu maddede değişiklik yapan Kanunla değiştirilen 105/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “iki yıl’lık süre, “dört yıl” olarak uygulanır. b) Maruz kaldığı ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatım yalnız idame ettiremeyen altmışbeş yaşını bitirmiş hükümlülerin koşullu salıverilmeleri için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken süreler, azami süre sınırına bakılmaksızın 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebilir. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca veya Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen bir raporla belgelendirilir. (3) Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, İyi halli olmak koşuluyla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler hakkında da uygulanır. (4) 105/A maddesinin altıncı ve yedinci fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, bu madde uyarınca hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma başlatılması hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebilir. Soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasınn infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir. (5) 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, tabi olduğu infaz rejimine göre belirlenen koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onbeş yaşım dolduruncaya kadar ceza infaz kurumunda geçirdiği bir gün, üç gün; onsekiz yaşını dolduruncaya kadar ceza infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır. |
Söz konusu madde koşullu salıverme süresini 1 yıldan 3 yıla çıkarmakta; ancak bazı suçları kapsam dışında bırakmaktadır.
Buna göre;
Kapsam dışında bırakılmıştır.
KOŞULLU SALIVERME HESABINA İLİŞKİN ÖRNEKLER;
12 yıl hapis cezası alan bir mahkumu düşünelim;
Eski Düzenlemeye Göre;
Bu mahkum 12 yılın 2/3’sini yani 8 yılını iyi hali olarak infaz etmelidir. 5275 Sayılı Kanunun 105/A maddesi gereğince mahkum denetimli serbestlikten doğrudan yararlanamaz zira 1 yıl denetimli serbestlik süresi vardır. Sonuç olarak mahkum 7 YIL HAPİS cezasını ceza infaz kurumunda çektikten sonra 1 yılını denetimli serbestlik kapsamında çeker. (Terör suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar gibi özel düzenlemeye tabi suçlarda hesaplama yöntemi değişmektedir.)
Yeni Düzenlemeye Göre 30.03.2020’ye göre olan suçlar;
Kanundaki 2/3/lük oran yarısı olmuştur. Dolayısıyla mahkum 12 yıllık cezanın yarısı olan 6 yılı iyi halli olarak çekmelidir. Yeni düzenlemede 1 yıllık koşullu salıverilme süresi 3 yıl olmuştur. Dolayısıyla mahkum 3 yılını denetimli serbestlik kapsamında infaz eder. Sonuç olarak mahkum 3 YIL HAPİS cezasını ceza infaz kurumunda çektikten sonra denetimli serbestlikten yararlandırılarak serbest bırakılacaktır.
Diyelim ki mahkum 6 yıllık hapis cezası almış olsun. Bu durumda yarısı olan 3 yılı iyi hal ile geçirilmelidir. Koşullu salıverme süresi 3 yıl olduğundan mahkum hiç hapis yatmayacak 3 yılı denetimli serbestlik kapsamında infaz edecektir.
30.03.2020’den sonraki suçlarda ise;
Mahkum koşullu salıverme için her halükarda 4/5’i infaz etmelidir. Bu oran da koşullu salıverilme için belirlenen cezadan sonra belirlenmektedir.
Örneğin mahkum 10 yıllık ceza almış olsun.
Bu durumda 10 yılın ½’si olan 5 yıl koşullu salıverilme içindir. Bu 5 yılın 4 yılını mahkum mutlaka infaz etmelidir. Geri kalanı denetimli serbestlik olarak infaz edilecektir.
31.03.2020’de meclise sunulan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, yukarıda yer verildiği üzere birçok istisna hüküm barındırmakla zaten karışık olan infaz kanununu daha da karmaşık ve anlaşılmaz bir hale getirmektedir. Bu durumun uygulamada ciddi sıkıntılar getireceği şüphesizdir.
Ayrıca art arda getirilen bu af düzenlemeleri, artık kamuoyunda suç işlendikten sonra “nasıl olsa af gelir” beklentisi oluşmuştur. Ceza hukuku yalnızca faili değil, mağdurun da haklarını gözetmelidir.
Özellikle suçun mağdurunun kamu değil de vatandaş olduğu suçlarda ayrım yapılması gerekmektedir. Bu haliyle kanun koyucu getirdiği bu düzenlemeler ile adeta suçun gerçek mağduru olan vatandaşı göz ardı etmiş, onun yerine geçip suçluyu affetmiştir.
Oysa ki devlet; getirdiği ceza ve yaptırımlar ile mağdurun ilkel dürtüsü olan intikam alma duygusunu da tatmin etmelidir. Aksi halde mağdurların adalete, hukuk düzenine ve devlete olan inancı sarsılır ve mağdur olduğunu düşünen tüm vatandaşlar kendi adaletlerini kendisi sağlama yoluna giderler.
Bu nedenle getirilen bu af yasasında, en azından suçun mağdurunun kamu değil de vatandaş olduğu suçlar yönünden ayrım yapılmamasını doğru bulmuyor, getirilen bu af düzenlemelerini hukuka uygun görmüyorum.