İsrail edebiyatının kökeni buna değil, kendilerinden önceki diasporanın oluşturduğu, Avrupa ve Amerika kıtalarına uzanan ve İbrani edebiyatında devam eden kültürel birikime dayanmaktadır. İsrail edebiyatındaki üç farklı edebi akım şunlardır:
İçindekiler
İsrail edebiyatının ilk dönemidir. Kuşak literatürü, kırklı yıllarda Hitler’e ve ardından İngilizlere karşı oluşturulan güçleri ifade eder. Grup, örneğin S. çiçekler, A. Mecid, N.; Siyonistlerin Ortadoğu’da devlet kurma vizyonu çerçevesinde mücadele eden ve bu yolda tecrübe sahibi olan Hamm, Yoldaşlar Takvimi (1946) başlıklı yazısında fikirlerini açıklamıştır. Söz konusu yazarlar, Siyonist anlayışa uygun, savaşçı bir kimlikle edebiyatı savunuyorlardı. Bu kuşağın en önemli eseri S. Kurtuluş Savaşı’ndaki savaşçıları anlatan Yeme Tsiglag Yizhar. Moshe Shamir, Joshua Loeb, A. Majid Esprit de Jour, Benjamin Tamuz Hulot Hazahav.
Savaş sonrası toplumun yaşadığı sıkıntı ve sorunların sunulmaya başlandığı dönem, ulus-devlet kuşağı olarak adlandırılmıştır. 1958’de aralarında Muhammed Amer’in de bulunduğu bir grup tarafından yayınlanan ülke kuşağı yıllığında, edebî görüşleri bu kuşağa göre belirlenen yazarlar bir araya toplanmıştır. Bu hareket, fikirlerini daha sonra çıkan iki dergi etrafında pekiştirir ve geliştirir: Keshet ve Ahsaf. Ayrıca gelenekten beslenen edebiyatçılar da eserlerini üretmeye devam etmektedir.
bu akışı başlat; Yehuda Amicai’nin “Bakım ve Otrivoa” şiiri. David Avidan ve N. gibi şairleri sayabiliriz. Zah ve T. Karmi, şiir dilini bir keşif ve yenilik alanı haline getiren, insanın yalnızlığını ve gündelik hayatın durumlarını ele almayı önceleyen bu akımın üyeleridir. Saçtaki ajitasyonu gidererek. Bu kuşak, savaş ortamından uzak sakin yaşamı özleyenlerin sesi oluyor. Harekete gönül vermiş sanatçılar bu nefeste. Bu nedenle genellikle içe dönük artistik figürler görülür. 1960’lar ve 1970’lerdeki İsrail edebiyatı, Batı kültüründeki edebi gelişmeleri takip etti. İngiliz ve Amerikan kültürlerinin etkisinde gelişen bu dönemde Kafka ve Camus gibi edebiyatçı şahsiyetlerin etkisinde eserler üretilmiştir.
İbrani kültürünün en eski edebi metni sayılabilecek pasaj İncil’dir (Eski Ahit). İncil, Yahudi inancının temelidir. Bu inancın kitaba konu olan kısımları İncil’den derlenmiştir. Bu eski kitap, İbrani dilinin Helenistik dönemdeki doğurganlığını göstermesi açısından önemlidir. İncil’in yazıldığı ve bize İbrani edebiyatı hakkında ilk izlenimlerimizi veren dönem, MÖ 1300’de başlar ve MS 200-300’e kadar sürer.
İncil kaynak alınarak yazılan Talmud, Yahudi inancındaki tören kuralları, medeni kanunlar ve efsaneleri içeren dini inanç temelinde yazılmış metinlerden oluşur. Talmud, Mişna ve Gemara olmak üzere iki bölümden oluşur. Yazıldığı dönem 2-6 dır. yüzyıllar arasında. Metinler yazıldıktan sonra bunların yorumlanması üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaları yürüten ve İncil’i Arapçaya çeviren Saadia Al-Faysal’dan bahsetmeliyiz.
Altın dönem olarak nitelendirilebilecek Orta Çağ’da İbrani edebiyatında çeşitlenme ve verim artışı görülür. Arap kültürünün İspanya kıyılarına ulaştığı dönemde, etkisi bu coğrafyalara da ulaşan İbrani kültüründe birçok bilgin ve şair yetişmiştir. Bunlar arasında şair Shmuel Anagid, filozof Salumu ibn Gabirol ve gramerci Musa ibn Jigatila var. İbrani dili üzerine çalışmalar yapan Yoda ben David Hayok, The Book of Nugat adlı kitabını bu dönemde yazdı. Astronomi, tıp, mantık, felsefe, tarih, hukuk, tercüme gibi alanlarda Avrupa’ya gelen İbrani bilgin ve sanatçılar çok sayıda eser vermişlerdir. 2. yüzyıla kadar uzanan ve Tanrı ve evren, yaratılış ve ölüm fenomenlerini açıklamaya çalışan Kabala doktrini de 12. yüzyılda gelişmiştir.
On sekizinci yüzyılda doğa bilimleri ve sosyal bilgiler alanında eserler yazılmaya başlandı. Altın Çağ olarak adlandırılan dönemlerden sonra geçen dönemde kültürel yaşam dinin etkisinden arındırılmaya başlandı. Bilimsel çalışmalar, dini öğretilerle ilgili bir bölümle yayınlandı. Bu dönemin kod adı Moses Mendelssohn’dur. Bu dönemde İbranice öğrenen alimler, Alman ve Rus kültürü konusunda yetişmişlerdir. İbrani şiir kültürünün modernleşmesinin ilk simgeleri olarak Judah Leib Gordon ve Abraham Dov Lebensohn’u kabul etmek mümkündür. Bu dönemde edebî eserlerde tarihin parlak dönemlerine atıfta bulunulması yaygın bir tema haline gelmiştir.
On dokuzuncu yüzyılda özellikle İbrani basını ön plana çıktı. Rus kültürü ve Rus edebiyatı ile etkileşim artar ve gerçekçiliğin etkisindeki edebiyat anlayışı tamamlanmaya başlar. Mendel Moshe Sefarim Abramovich, Doğu Avrupa’nın büyük şehirlerindeki azınlıkların yaşamlarını konu alan eserlerde önemli bir isimdir. Bu dönemde bilimsel çalışmalar tüm hızıyla yayınlanmaya devam etti.
Milliyetçi görüşler üzerine kurulmuştur. Söz konusu görüş Zion aşkı olarak nitelendirilmektedir ve bu görüşün gerekçesinde Lilienblum’dan söz edilmelidir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başı modern edebiyat açısından verimli bir dönemdir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Amerika, Rusya ve Polonya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde gelişimini sürdüren İbrani edebiyatı, bu savaştan sonra Filistin’i merkez yapmıştır. Üniversitelerin ve yayın dünyasının desteğiyle birçok yazar bu ülkeye yerleşmiştir. Bu süreç 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasına kadar devam eder ve İbrani dilinde edebi eserler üretilir, bu tarihten sonra İsrail’de İbrani kültürü gelişmeye devam eder.
Afrika Edebiyatının Serviti Fononunun Sonu ve Edebiyatımızdaki Boşluk
[wpcin-random-posts]