Doğum haritaları kişinin doğduğu anın göksel fotoğrafıdır. O anın enerjisini belirleyen unsurlar da gezegenler, burçlar ve evlerdir. Bu unsurların birbirleriyle olan ilişkileri açılar, ve yerleşimleri bizim bulunduğumuz konuma bağlı hesaplanan göksel koordinatlarından elde edilen her bir yaşam alanımız olan evlerdir. Hepsi bir araya getirilince de konuştuğumuz astroloji dili oluşuyor, bir göksel fotoğrafı okumak bir insanla nasıl ilgili olabilir ki? kişinin doğduğu anda gökyüzünde oluşan resme bakmak kişi ile eş zamanlı oluşan makro bir görünümü anlamaya çalışmak demek çünkü.
Gezegenler, burçlar, evler farklı kombinasyonlarıyla sayısız harita oluşturabilirler. Her gün her an buna şahit oluyoruz zaten. Buna insanların özgür tercihlerini, karma ve kaderi de ekleyince aynı haritaya sahip kişilerde dahi bambaşka hayat deneyimlerine rastlarız. Sanıldığının aksine insanlar haritalarca yönetilmez haritalar insanlarca yönetilirler ya da öyle olması arzu edilir. Bizler elimizdeki haritanın tüm unsurlarıyla en yüksek seviyede bütünleşme idealiyle dünyaya geliriz. Bilinç seviyemiz ölçüsünde haritadaki unsurların düşük evrimleşmiş seviyeleriyle kadersel temalar gibi karşılaşırız ya da onları yönlendirecek düzeyde anlayıp üst seviyelerde deneyimleri çekeriz. Bunu hangi ölçüde başarabilirsek o ölçüde karmayı gerçekleştir ve kaderimizi elde ederiz.
Bir gezegenin bulunduğu burç çok iyi anlaşılmalıdır, haritada gezegen, konusunda uzman bir otorite gibidir. Onun yerine getireceği fonksiyonu başka bir unsur gerçekleştiremez sadece o fonksiyonun oluş şekline katkı sağlayabilir, zaten varoluşun yapısındaki herşey birbirine ince iplikçiklerle bağlıdır haritadaki unsurları birbirinden ayrı düşünmek varoluşun yapısına aykırıdır. Mesela Merkür gezegenini ele alırsak insandaki düşünme, iletişim, bilgi aktarımı, bilgiyi işleme, akıl, yaratıcılık, bilinç, zeka, öğrenmegibi yetenekleri temsil eder (bunların dışında da pekçok fonksiyonu olmasına rağmen konumuzun dışına çıkmamak adına bunlara burada değinmeyeceğiz). Merkür’ün elementi, niteliği, dişil-eril kutupluluğu (polarite) ve daha da özelleştirirsek burcu kişinin yukardaki işleri nasıl yaptığını anlatır. Bu yüzden bütünleşmeye çalıştığımız otoriteyi iyi anlamak işleri büyük ölçüde kolaylaştıracaktır bizim için. Daha iyi anlayabilmek için yüzyılımızın en önemli düşünürlerinden JacquesLacan’ın haritasını burada kısaca incelemek istiyorum birlikte. Gezegen örneğimiz Merkür olunca felsefe ve düşünce dünyasından birini incelemek ve üstelik yükselen yöneticisi Merkür olan birini seçmek oldukça kolay ve işlevseldir. Yükselen yöneticisi haritada kişiyi en fazla anlatan göstergedir. Bizde burada tek göstergeye odaklanacağız, Merkür’e.
Kısaca Lacan ne diyor? neden bahsediyor? Nasıl düşünüyor?sorularıyla haritaya bakarsak, hemen onun yükselen yöneticisi Merkür’ün balık burcunda yedinci evde yer aldığını, düşünsel yapısının doğru entegre edilebilirse yaşadığımız düzlemdeki en yüksek algı seviyesini gösterdiğini, haritanın 1. 10. ve 2. evlerini yönettiğini, bunların kısaca kişinin danışmanlık ve başkalarını merkeze almayı meslek olarak gerçekleştirebileceğini, kendisini ifade ederken başkalarına alan açmayı, onları dinlemeyi, rehberlik ve partnerlik etmeyi kullanacağını ve bu yönleriyle mesleki ve bireysel olarak tanınacağını ve bu işten para kazanacağını gösteriyor. Burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta Merkür gezegeninin düşünme stillerindeki belirleyiciliğidir demiştik. Bu stiller yukarda bahsettiğim özelliklerin yanında harita içinde açı yoluyla etkilendiği diğer gezegenlerin etkileriyle de tamamlanır (burada transitler, progresler gibi evrimsel etkilere değinmiyoruz). Lacan’ın haritasında Merkür gezegeni 7. Evde, balık burcunda, Uranüs ve Neptün ile oluşturduğu t-kare açı kalıbının apeksinde. Neptün ile karşılıklı ağırlaması var ve bir başka dışsal gezegen olan Pluto ile de binovile açı yapıyor. Lacan’ın normal bir insana göre çok hızlı bir zihni var ve bundan çok keyif alıyor, adeta bir oyuncakla oynar gibi zihnini ifade ediyor, fakat istediği zaman. Balık burcunun ve 7. evin yapısı gereği düşüncelerini sanatçı gibi ya da sanat yoluyla ifade etmeyi daha fazla seçiyor olabilir. Gerçeğe ulaşmak çok önemli bir motivasyon (Uranüs-Merkür) aynı zamanda gerçek algısı sezgisel ve ifade edilmemesi edilmesinden çok daha iyi (Neptün-Merkür) (Pluto-Merkür), çünkü ifade edilirse doğrudan subjektif alana geçiş yapılıyor ve artık hakikat hakikat olmaktan çıkıyor, olduğumuz düzlemin doğası gereği düalite başlıyor. ‘Hakikat ve yalan’ ı tam olarak birbirinden ayıramayız diyor Lacan , bunu yapmak ‘’hakikat’’ ten bizi saptırır, eğer salt gerçeği elde etmek istersek onu ancak yalan ile birlikte bir bütün olarak elde edebiliriz çünkü hakikati elde etmeye çalışan kişinin hakikat ölçüsü olarak kullandığı ölçek daima öznenin dahi dışında varolan bir norma (haritada Saturn-Jupiter oğlak burcunda kavuşum) göredir. Bu norm bastırma mekanizmasını çalıştırır ve hakikati arayan kişi kendisinin aslında ne düşündüğünü bile bilemez diyor. Lacan’ ın düşünme biçimi dünyevi kısıtlardan tamamen bağımsız olarak ifade bulmaya çalışıyor diyebiliriz dışsal gezegenlerin etkisiyle. Bütün bunlara pek çok şey eklenebilir elbette ki Lacan ve düşüncesi hakkında fakat benim ölçeğimin de işin içinde olduğunu düşünürsek sanırım yeterli olacaktır 😉 yukarda birkaç kelimeyle özetlemeye çalıştığım düşünce tarzı ve felsefe,
Sevgiyle dolu harika bir Ekim ayı olsun!
Ülgen CURA KARAARSLAN
DİP ASA, MAPAI, ISAR CAP
Instagram:ASTROLOG_ULGENKARAARSLAN