Kaç Duyumuz Var ? Kaç Duyumuzu Biliyoruz?

Yeni bir çalışma, insanların diğer bazı hayvanlarda olduğu gibi “manyetoresepsiyon”
(manyetik alan değişikliklerini algılama) yeteneklerine sahip olabileceğini söylüyor.

Bildiğimiz kadarıyla kâinatın en karmaşık yapısı olan “beyin” üzerine yapılan araştırmalar antik dönemlerden beri insanoğlunun en çok merak ettiği konulardan biri. Anladığımız kadarıyla beynin temel görevini, kafatasımızın görece güvenli koruması altında, dışarıdaki sürekli değişen dünyadan topladığı duyusal bilgileri kullanarak, iç dünyamızı dengede tutmaya çalışan bir “hayatta kalma” donanımı olarak tanımlayabiliyoruz. Aristoteles bu duyularımızı görme, işitme, tat alma, dokunma ve koku alma olarak 5 ana duyuya ayırmıştı ve bu sınıflandırma o zamandan beri de böyle kabul edilerek genel geçer bir kural haline gelmiş durumda. Günümüzde, Aristoteles’in kategorize ettiği bu beş duyumuzun dışında başka duyularımızın varlığını da artık biliyoruz. Mesela her ne kadar dokunma duyusunun içindeymiş gibi algılasak da tamamen farklı bir duyu olan sıcaklık duyusu bunlardan sadece biri. Yahut iç kulağımızdaki alıcılarıyla denge duyusu, bedenimizin içi ve dışındaki her yere dağılmış alıcıları ile yaşamsal olarak en önemli duyularımızın başında gelen ağrı duyusu ve beden farkındalığını kazandıran iç algı veya “durum” (propriosepsiyon) duyusu gibi daha pek çok duyu kaynağımız var. Yani duyularımız aslında sadece 5 taneden ibaret değil.

Yeni bir çalışma, insanların diğer hayvanlara benzer şekilde manyetoresepsiyon (manyetik alan değişikliklerini algılama) yeteneklerine sahip olduğunun ipuçlarını veriyor. Farklı manyetik alanlarla çevrili insanların beyin dalgalarında yapılan yeni bazı analizler, insanların manyetizma için “altıncı hissi” olabileceğini gösteriyor.

Kuşlar, balıklar ve diğer bazı canlılar dünyanın manyetik alanını algılayabiliyor ve yön bulma için kullanabiliyorlar (ScienceNews: 6/14/14, s. 10). Bilim adamları uzun zamandır insanların da bu tür bir manyetik algıya sahip olup olmadığını merak ediyorlardı. ABD ve Japonya’dan araştırmacılar, insanları laboratuvarda farklı yönlere işaret eden ve dünya ile eş güçte manyetik alana maruz bırakarak, alanı belirli bir şekilde döndürmeye yanıt olarak ortaya çıkan farklı beyin dalgası kalıplarını keşfettiler.

ENeuro’da çevrimiçi olarak yayınlanan bir çalışmada bildirilen bu bulgular, beynimizin bu bilgileri neden veya nasıl kullandığını tam olarak açıklamasa da, insanların bilinçaltında dünyanın manyetik alanına yanıt verdiğine dair kanıtlar sunuyor.

Deneyler elektrik bobinleri ile kaplı karanlık ve sessiz bir odada gözleri kapalı oturan 26 katılımcı ile yapılmış. Bu bobinler, odanın içindeki manyetik alanı dünyanın doğal manyetik alanı ile aynı güçte ama herhangi bir yöne işaret edebilecek şekilde manipüle etmek üzere tasarlanmıştı. Katılımcılar, çevresindeki manyetik alan çeşitli yönlerde dönerken beyninin elektriksel aktivitesini kaydeden bir EEG başlığı taktılar. Bu kurulum, bir katılımcının bedenen hareket etmesine gerek kalmadan dünyanın doğal, değişmeyen alanı içinde farklı yönlere dönen birinin yaşayacağı manyetik etkiyi simüle etmek için tasarlanmıştı. Araştırmacılar, bu EEG okumalarını ayrıca oda içindeki manyetik alanın hareket etmediği kontrol denemeleriyle karşılaştırdı.

Caltech’te bir nörobiyolog ve jeofizikçi olan Joseph Kirschvink ve meslektaşları, beynin manyetik alan yönündeki değişikliklere tepki verip vermediğini belirlemek için alfa dalgalarını inceledi. Alfa dalgaları genellikle bir kişi zihinsel olarak aktif bir işle uğraşmadığında EEG’de baskın olarak görünen dalgalardır. Eğer kişi ses veya dokunma gibi duyusal girdi alırsa bu dalgalar yerini beta dalgalarına bırakır söner.

Manyetik alandaki değişiklikler, insanların alfa dalgalarında da çeşitli değişiklikleri tetikleme özelliğine sahip gibi görünüyor. Özellikle manyetik alan yönü, kuzeye doğru bakan bir katılımcının önündeki zemini işaret ettiğinde – Dünya’nın manyetik alanının Kuzey Yarımkürede işaret ettiği yön – alanı kuzeydoğudan kuzeybatıya doğru saat yönünde döndürmek alfa dalgalarının genliğinde ortalama yüzde 25’lik bir düşüşe neden olmaktaydı. Bu değişiklik, kontrol denemelerinde görülen doğal alfa dalgalanmalarından yaklaşık üç kat daha güçlü bir değişimdi.

İlginç bir şekilde, insanların beyinleri tavana doğru dönen bir manyetik alana – Güney yarımküredeki Dünya’nın alanının yönü – hiç bir tepki göstermedi. Dört katılımcı haftalar veya aylar sonra tekrar test edildi ve yanıtlar yine aynıydı.

İnsanların yukarı doğru işaret eden manyetik alanlara değil de aşağıya yönelik olanlara tepki veriyor gibi görünmesi elbette bazı soruları da berberinde getiriyor. Kirschvink ve meslektaşlarına göre beyin, [manyetik] veriyi alıyor, çıkarıyor ve sadece mantıklıysa kullanıyor olabilir.

Kuzey yarım-kürede doğmuş ve yetişmiş olan insanlar üzerinde yapılan bu deney söz konusu katılımcıların yaşadıkları yarım-kürenin normallerini algıladıklarında beyin bu veriyi normal kabul ettiği için sistemi kapatıyor ya da göz ardı ediyor gibi görünüyor. Ancak, normalin dışında bir manyetik alan değişimi algıladığında (manyetik alan yönlerinin olması gerekenin dışında güneyi göstermesinde olduğu gibi) EEG sinyallerinde ölçülebilir bir değişim ortaya çıkıyor.