Erkek ve kadın beyinleri arasındaki farklar malumunuzdur; peki espri işleme süreçlerinde acaba ne gibi farklar var? Beyin görüntüleme çalışmaları, kadın ve erkek beyninde espri işleme sürecinin hemen hemen aynı devrelerle gerçekleştiğini gösteriyor. Fakat arada iki küçük fark var:
Kadın beyninde işlem, erkeklerinkinden daha uzun sürüyor ve sonunda ödül sisteminin aktivasyonu daha şiddetli oluyor. Kadınlarda genel olarak sol frontal beyin bölgeleri bilgiyi işlemek için daha fazla zaman harcıyor; yani sinirsel olarak “daha ince eleyip sık dokuyor”. Kısacası, kadınlar esprilere biraz daha geç, fakat sonuç itibariyle daha kuvvetli bir tepki veriyorlar. Bu durum, özellikle iki yarım küre arasında yoğun bağlantılara sahip olan kadın beyni için aslında anlaşılabilir bir durum; zira zıt beyin yarım küreleri arasındaki yoğun bilgi akışı, aynı yarım küre içindeki iletişime göre biraz daha fazla zaman alıyor(5).
Bir başka fark ise esprinin kim tarafından yapıldığıyla ilgili gibi görünüyor. Erkekler, esprilerine gülünme açısından belirgin oranda farklı görünüyorlar. Bazı araştırmalar, erkek bir anlatıcının erkeklerden oluşan bir gruba konuşurken, kadın bir anlatıcıya göre yüzde 126 oranında daha fazla pozitif gülme tepkisi alabildiğini gösteriyor (6).
Komedi ustası Chris Rock, neyi komik bulduğumuza şöyle yanıt veriyor: “Komik olmayan nedir biliyor musunuz? Üzerinde düşünmek…” Neyin komik olduğunun açıklaması aslında o kadar kolay değil. Gülme ve espri dendiğinde genellikle aklımıza filmler, ayaküstü gösterilerdeki güldüren diyalog yahut durumlar gelse de günlük hayatımızda gülmemizi sağlayan şeylerin küçük bir yüzdesini bunlar oluşturuyor. Araştırmalara göre günlük olarak güldüğümüz şeylerin sadece %11 kadarı bilinçli yapılmış komikliklere bağlı. Bunun dışında %72 kadar bir oranla bizzat kendimize ve etrafımızdaki insanların değişik durumlarına gülmekteyiz. Geri kalan %17’lik kısım ise medya kaynaklı komiklilerden oluşuyor(1).
Sonuç olarak, gülmek karmaşık bir ifade biçimi. Platon ve Aristo gibi düşünürler, gülmenin sadece insana has olduğunu düşünmüşler ama bugün bunun geçerli olmadığını da biliyoruz. Gülme refleksi, birçok sosyal amaca hizmet ediyor: rahatlama, kaynaşma, sözsüz iletişim, üstünlük hissi vb. Fakat bunların hiçbiri gülmeyi tek başına açıklayamıyor gibi görünüyor. Neticede, evrendeki en karmaşık şey olan insan zihninin en gizemli çıktılarından bir tanesi de gülme refleksi gibi görünüyor. Mekanizması ne olursa olsun faydaları tartışılmaz. Beyninize ve bedeninize kesinlikle iyi gelen bir hareket bu. Ödül sisteminizi faaliyete geçiriyor, kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlıyor, endorfin denen hormonların salgısını artırarak direnç ve ağrıya dayanıklılığınızı artırıyor, hatta erkekler açısından kadınların gözünde “seçilebilme” kıstaslarından önemli bir tanesini oluşturuyor. Zira gerçekten de espri yapabilme bir “zeka ve yaratıcılık göstergesi” olarak yorumlanıyor ve kadın beyninde bilinçsiz olarak komik ve sosyal ortama uygun espriler üretebilen erkeklere karşı bir meyil olduğu biliniyor.
Ders veya eğitim vermekle uğraşan herkes, sade ama komik bir esprinin bile dinleyicileri gevşettiğini ve anlatılanları almaya daha açık hale getirdiğini bilirler. Yerinde yapılan espri ve şakaların öğrenmeyi artırdığı bilinen bir gerçek. Özellikle öğrenme sürecinde elimizde bu kadar sihirli bir değnek varken bunu neden etkin bir şekilde kullanmadığımızı ciddi olarak sorgulamalıyız.
İnternet çağında yaşıyoruz. Bilgi çok hızlı akıyor ve beyinler bu bilgiyi işlerken çok hızlı yoruluyor. Dolayısıyla bilgi alma amaçlı olarak yoğunlaşma süremiz de oldukça kısalıyor. Klasik okul derslerinin ortalama 40 dakika kadar sürdüğü düşünülürse, bu kadar uzun bir süre boyunca özellikle de erken gençlik dönemlerindeki bireylerin konsantre olmalarını beklemek boşuna bir çabadır.
Yapılan araştırmalar, konudan bağımsız olarak verilen bir derste gençlerin zihinsel yoğunluklarını koruyabilme sürelerinin ortalama 10 dakika civarında olduğunu gösteriyor. Bu ilk on dakika sonrasında dikkat düzeyi hızla düşüyor ve “kafa başka yerlere gitmeye” başlıyor. Halbuki elimizde anlatılacak birçok konu ve onlarca dakika zaman var. Bu durumun üstesinden gelmenin etkin bir yolu ise mizahı kullanmak. Ders içeriğine akıllıca entegre edilebilecek mizah unsurları etkili olabildiği gibi, ders ortamından doğaçlama olarak üretilecek durum komiklikleri de etkin bir biçimde dinleyicilerin dikkat düzeyini hemen ilk başlangıç düzeyine yükseltebiliyor.
Dolayısıyla, güldürürken düşündürmek ve öğretmek belki kolay olmayabilir ama biraz gülücükten sonra, öğrenmek de anlamak da kolaylaşıyor.
Beyninizdeki mekanizması nasıl olursa olsun, hayatınızı güzelleştiren gülüşleriniz bol olsun.
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse, yazının ilk bölümü için: Mizahın Sinirbilimi Bölüm 1
Kaynaklar: