Taksitle satış sözleşmeleri, Borçlar Kanunu kapsamında da düzenlendiği gibi 6502 sayılı kanunda da yer almıştır. Hatta 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun yürürlüğe girmeden önce Türk Borçlar Kanunu’nda daha ayrıntılı düzenlemeler vardı. Bu sebeple uygulama alanı açısından tartışmalar vardı. Ancak şuan Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun ile birlikte çok ayrıntılı ve koruyucu hükümler yer almaktadır. Ancak yinede yer yer Türk Borçlar Kanunu’na atıflar yapıldığını görüyoruz.
Yazı İçeriği
Hem yasada hemde yönetmelikte bulunan tanımına göre taksitle satış sözleşmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını üstlendiği tüketicininde belirli kısım ödemiş olduğu sözleşmeleri taksitle satış sözleşmesi olarak nitelendirmiştir.
Taksitle satış sözleşmesinin söz konusu olabilmesi için mal veya hizmet satıcı veya sağlayıcı tarafından ifa edilecek sonrasında tüketici satış bedelini kısım kısım üstlenmiş olacaktır. Dolayısıyla eğer malın tesliminden önce veya hizmetin ifasından önce tüketici bedeli ödüyorsa bundan sonra satıcı yada sağlayıcı kendi yükümlülüğünü yerine getiriyorsa bu takdirde taksitle satış sözleşmesinden bahsedemeyeceğiz. Bu durumda artık Borçlar Kanunu’nda yer alan bir düzenleme var. “Kısmi ödemeli satışlar” başlığı altında bir ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi olduğunun varlığı kabul edilir.
Yalnız Tüketici Kanunu 21. maddesinde bazı sözleşmelerinde Türk Borçlar Kanuna yolluyor yine şöyle diyor; Tüketicinin taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi 1 yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmeler hakkında Türk Borçlar Kanunu ön ödemeli taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Yalnız bu gönderme bu hallerde ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi söz konusu ve biz Türk Borçlar Kanun hükümlerini uygulayacağız ama taraflardan biri tüketiciyse bu işlemin tüketici işlemi olma niteliğini ortadan kaldırmıyoruz. Mesela haksız şartlara ilişkin bir ihtilaf çıkacaksa teminatlar, ayıptan sorumluluk yada temel ilkeler kapsamında bir sorun ortaya çıkacaksa yine biz Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerini bu sözleşmeler açısından da uyguluyoruz. Ama bununla birlikte sözleşmenin şekli, içeriği, alıcının malı devrini isteme hakkı, satış bedelinin belirlenmesi, ödenmesi gibi konularda elbette Türk Borçlar Kanunu’ndaki hükümlerini uygulayacağız.
Taksitle satış sözleşmesini kabul edebilmemiz için özetle satış bedelinin kısım kısım ödenmesi gerekiyor dolayısıyla faiz, komisyon, masraf gibi bir takım ödemeler kısım kısım yapılıyorsa biz artık burada taksitle satış sözleşmesinden bahsetmeyeceğiz mutlaka satış bedelinin kısım kısım ödeniyor olması lazım. Satış bedelinin bir defada değil belirli vadelerle ödenmesi gerekiyor.
Taksitli satış sözleşmesinin geçerli olması için bir diğer sorun ise vade sayılarının en az 5 mi olması gerektiği yoksa 10 mu olması gerektiği sorunlar bulunuyor. Taksitle satış sözleşmesinin geçerli olmasının en az 2 adet taksit olması yeterlidir diyebiliriz.
Taksitle satış sözleşmesinin en az 2 ancak ödeme tutarlarının nasıl olması gerektiği sorusuna gelecek olursak, taksitle satış sözleşmesinin geçerli olması için taksit tutarlarının eşit olması gerekmiyor.
Borçlar Kanunu açısından bir peşinat ödemeden bahsediyor yasa sonrasında ise taksitlerden bahsediyor. Bir peşinat ödenmiş ise mal teslim edilmeden önce yukarıda en az 2 taksit olacak demiştik ya acaba bu peşinatı da bir taksit olarak sayabilir miyiz sorusunun cevabı olarak bu konu çok tartışmalı ama açıkcası bu durumda bizim kanaatimiz malın tesliminden veya hizmetin ifasından önce ödenen bedelin taksit olarak nitelendirilemeyeceği yönündedir. Çünkü yasa koyucunun mantığı şu; Mal teslim edilecek, hizmet ifa edilecek sonrasında yapılan ödemeler en az 2 taksit şeklinde gerçekleştilecektir.
Borçlar Kanunu 256. maddesinde bir peşinat ödeme borcundan birde bunun dışında sözleşmenin kurulmasından itibaren 3 yıllık süre içerisinde taksitlerinin ödenmesinin gerektiğinden bahsediyor. Peki bu hüküm Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun’da yer alan taksitli satışlar açısından uygulayabilir miyiz?
Peşinat borcu ödemesi açısından öğreti bunu reddediyor. Çünkü tüketici kanunun kapsamında bir peşinat ödeme borcundan bahsetmiyor. Ama sözleşmenin kurulmasından itibaren 3 yıllık süre içerisinden tüketici kanun kapsamında da geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Kira sözleşmesi uyarınca aslında ödeyecek oldukları taksitleri de kira bedeli olarak kararlaştırmış oluyorlar. Bunun normal bir kira sözleşmesinden farkı kira süresi sonunda kiracı olarak nitelendirmiş olduğu kişiye bir alım hakkı tanıyorlar ve bu alım hakkını kullanmak suretiyle malın alıcısı oluyor. Bunun dışında satış vaadi şeklinde de yapılabiliyor. Yada bağışlama ile birlikte bir bileşik sözleşme tarzında da bu tür sözleşmeler yapılabiliyor. Burada bizi rahatsız eden durum ise kiraya verene şöyle bir hak tanınıyor istediği zaman sözleşmeyi feshedebiliyor. Dolayısıyla o ana kadar almış olduğu kira bedellerinide kendisinde tutabiliyor. Burada bizi rahatsız eden husus ise burada bir taksitle satış sözleşmesi olsaydı sözleşmeden dönülmesi halinde almış olduğu bedelleri kiracıya iade etmesi gerekiyordu. Bunu zaten taksitle satış sözleşmesinin hükümlerinden kurtarmak için yapmaktadırlar. İşte bu tür sözleşmelerin kira – alım hakkı, kira – bağışlama yada kira – ön sözleşme tarzında yapılan sözleşmelerin kanuna karşı hile teşkil ettiğini öğreti belirtmekteydi. Şimdi ise Borçlar Kanunun’da 263. maddede özel bir düzenleme var bu duruma ilişkin olarak yasa koyucu 1.fıkrada diyorki “taksitle satışa ilişkin hükümler aynı ekonomik amaçla yapılan işlemlere de uygulanır.” dolayısıyla siz her ne kadar uygulamada kira sözleşmesi adıyla yapmış olsanız da aynı ekonomik amaçla yaptığınız takdirde taksitle satış sözleşmesi hükümlerinden kurtulanamayacağı anlamına gelmektedir. Bu madde hükmü taksitle satış alıcısını koruyan bir düzenlemedir.
Borçlar Kanunu kapsamında taşınırların bu sözleşmeye konu olabileceği ifade edilmiştir. Tüketici Koruma Kanunu kapsamında böyle bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla taşınırlar yanı sıra konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarında çünkü sadece onlar kanun kapsamında olduğunda taksitle satış sözleşmesine konu olabileceği kabul edilmiştir.
Tüketiciler açısından 3 aşamalı bir koruma söz konusudur diyebiliriz.
şeklindedir.
Aslında tüketicinin en fazla koruma ihtiyaç duyduğu bir aşamadır. O yüzden buradan başlıyoruz. Şekil şartı ve cayma hakkı tanımak suretiyle..
Tüketiciler genelde bilgisiz olabilmektedir satıcılar karşısında satıcılar kimi zaman aktif satış teknikleriyle yapılmaktadır. Dolayısıyla tüketiciler bilgisiz oldukları için çok düşünmeden sözleşme akdettikleri için en fazla sözleşmenin kurulması aşamasında korunmaya ihtiyaç gösteriyor. Bu aşamada en başta sözleşmenin yazılı olarak yapılmasını talep etmek gerekmektedir. ( THK 17. madde ) ( B.K 21. madde ) sadece yazılı yapmak gerekmez bu içerikte neler yazılması gerektiği de kanunda belirtilmiştir. Bu bir geçerlilik şartıdır. Dolayısıyla eğer yazılı şekilde taksitle satış sözleşmesi yapılmadıysa bu takdirde sözleşme geçersiz oluyor. Ama bu geçersizliği satıcı ileri süremez. Sebebi ise sözleşmeyi yazılı olarak yapmak satıcının yükümlülüğündedir. Dolayısıyla sözleşmenin kurulma aşamasında sözleşme yapmayıp sözleşmesinin ifa aşamasında bu sözleşme kesin hükümsüzdür demek hakkın kötüye kullanılmasına teşkil edecektir. Sözleşmenin hükümsüz olduğunu sadece tüketici ileri sürebilecektir.
Sözleşmenin içeriğinde neler yer alması gerektiği yönetmelikte belirtilmiş. Ancak önemli olan kısımlarından şunu diyebiliriz. Hem peşin fiyatının hem de taksitle fiyatının ne olması gerektiğinin yazılması gerekiyor. Ödenecek faiz miktarı, faizin yıllık oranı, sözleşmede belirlenen faiz oranın %30 geçmemek üzere, gecikme faiz oranınında sözleşmede ayrı ayrı yer alması gerekiyor. Sözleşmede uygulanacak yıllık faiz oranı bizim önemli. Çünkü erken ödeme yapıldığı takdirde bu orana göre indirimi gerçekleştirmiş olacağız. Yine zorunlu unsurlardan biri, ödeme planının yer alması gereklidir. Ödeme planınından kastımız şu olmalıdır; Taksitler gösterilecek, taksit sayısını, her bir taksidin miktarını, ödeme gününü içermesi gerekmektedir. Dolayısıyla tüketici ne zaman, ne miktarda taksit ödemesinde bulunacağını bu ödeme planına bakarak belirleyebilmelidir. Satıcı bir sözleşme düzenlemiş ama bu zorunlu unsurların hiç birine yer vermemiş bu durumda 4. maddedeki temel ilkelere göre bu unsurların sözleşmede yer almaması taksitle satış sözleşmesinin geçerliliğini etkilemeyecek çünkü satıcı ve sağlayıcı bu eksikliği sonradan tamamlamak zorundadır.
Tüketici Kanunu kapsamında cayma hakkı bütün sözleşmeler tanınmış değildir. Ama belirli sözleşmelerde tüketiciye cayma hakkının tanınmış olduğunu da görüyoruz. Bu durumda yine sözleşmenin kurulması aşamasında tüketiciyi koruyan hükümlerden birisidir. Cayma hakkı 18. maddede düzenlenmiştir. Ayrıca yönetmelikte de bulunuyor. Yönetmelik hükmü daha ayrıntılıdır. Cayma hakkı tek taraflı bir irade beyanıyla kullanıbilecektir. Yenilik doğuran bir haktır. Cayma hakkının kullanılmasından feragat edilmesine veya kullanılabileceği sürenin geçmesine kadar olan sürede sözleşmenin hükümleri askıda taraflar bu süre içerisinde birbirlerinden sözleşmenin ifa edilmesini talep edemiyorlar. Ama şu duruma dikkat etmemiz gerekiyor. Satıcı bu sözleşmeyle bağlıdır. Sadece tüketici açısından bu süre sonunda artık bağlayıcılık söz konusu olacaktır.
Yönetmelik hükmü ve kanunda da aslında cayma hakkının kullanabileceği süre açısından 7 günlük bir süre öngörülmüş durumdadır. Her sözleşmenin kendine göre ayrı bir cayma süresi belirlenmiştir. Mesela tüketici kredilerinde cayma hakkı süresi 14 gündür. Taksitle satış için ise cayma hakkı süresi 7 gündür. Borçlar Kanununa göre de aynı süre mevcut durumdadır. 7 günlük süre içerisinde geri alma hakkını kullanabileceği belirtilmiştir. Cayma hakkının başladığı süre ise hizmet ifasının gerçekleştiği gün itibariyle, ifaya ilişkin sözleşmelerde ise malın tüketiciye yada tüketicinin belirlemiş olduğu 3.kişiye teslim edildiği andan itibaren 7 günlük süre işlemeye başlar.
Taksitle satış sözleşmesi için öngörülen 7 günlük cayma süresi içerisinde cayma bildirimini satıcı veya hizmet sağlayıcıya yöneltmiş olmamız gerekmektedir. Yönetmeliğe göre cayma hakkının kullanıldığı cayma hakkı bildiriminin yöneltilmiş olması yeterlidir. Yazılı olarak veya kalıcı veri sağlayıcı ile cayma hakkı kullanılabilir. Dolayısıyla varmış olmasının satıcı veya sağlayıcıya aramıyoruz. Tabi burada varmasını aramıyoruz ama bozucu yenilik doğuran bir hak olduğu içinde varmasıyla birlikte hüküm ifade ediyor. Diyelimki süresi içerisinde bildirimi yaptık ancak satıcı veya hizmet sağlayıcıya 1 ay sonra ulaştıysa Türk Borçlar Kanunu madde 5’e göre hükmün uygulanması gerektiğini ileris sürenler var. Bu durumda da hizmet veya satıcı tarafından bu beyanı kabul etmeme iradesi söz konusu olabileceği dile getiriliyor. Ancak kanımca bu durum satıcı veya hizmet sağlayıcı tarafından kötüye kullanıma elverişli dolayısıyla uygulamada problemler yaşanabilecektir.
Satıcı veya hizmet sağlayıcının cayma hakının kullanmadığını ispat etmesi gerekmektedir. Ama bunun karşısında tüketici olarak cayma hakkını kullandığının süresi içinde karşı tarafa bu beyanın yöneltildiğinin ispatıda tüketicinin üzerindedir.
Mesafeli satış sözleşmesi ve işyeri dışında kurulan sözleşmelere göre daha dar kapsamlı olarak cayma hakkının kullanılamayacağı haller düzenlenmiştir.
Mesafeli satış sözleşmesinde tüketicinin özel siparişiyle ilgili yapılan imalat sonucunda tüketicinin cayma hakkı bulunmamaktadır. Ancak taksitli satış sözleşmesinde cayma hakkının kullanılamayacağı hallerde böyle bir içeriğin bulunmaması sebebiyle Yargıtay bu yönde yerel mahkemenin verdiği kararını bozmuştur. Olayda tüketici kumaş siparişi vermiş ve buna ilişkin mobilya imalatı yapmış sonrasında ise tüketici cayma hakkını kullanmış bilirkişi raporunda mesafeli satış sözleşmesinde hükmün burada da uygulanması gerektiğini belirtmiş ve yerel mahkemede bu yönde karar vermiş. Ancak dediğimiz gibi Yargıtay bu kararı bozmuştur.
Geriye etkili olarak sözleşme ilişkisi çözülmektedir. Tasfiye ilişkisi ortaya çıkarak taraflar ifa edilmiş olan edimleri geriye vereceklerdir. Yönetmelikte yer alan düzenlemede tüketicinin cayma hakkını kullanması durumunda bu cayma bildirimi kendisine ulaştığı takdirden itibaren 7 gün içerisinde satıcının almış olduğu belirli tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi tüketiciye hiçbir masraf yüklemeksizin iade etmesi gerekiyor. Satıcı yada sağlayıcının faiz ödeme yükümlülüğünün olmadığı kabul edilmektedir. Ama bu 7 günlük süre içerisinde belirtilen yükümlülük yerine getirmediyse o zaman satış bedeli açısından temerrüt faizi ödemesi yapılır. Tabi bu durumda tüketici de tasfiye ilişkisine döndüğü için sözleşme konusu malı cayma hakkını kullandığı tarihten itibaren 7 gün içerisinde satıcıya iade etmelidir. Aksi takdirde cayma hakkını kullanmamış olur.
Erken ödemeye ilişkin düzenlemeyi dikkate almamız gerekiyor. İfası aşamasında yine tüketicinin korunması gereklidir. Bankalara karşı erken ödemeye karşın bankaların faiz indirimi yapmasına ilişkin düzenleme getirildi. 20. maddeye göre; “ Tüketici borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi vadesi gelmemiş bir yada birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da satıcı veya sağlayıcı faiz veya komisyon aldığı durumlarda ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür. ” şeklindedir. Bunun için erken ödeme şartı gerçekleştirilirken en az bir taksit ödeme tutarı olmalıdır. Yani 100tl lik taksit bulunurken 10 lira erken ödemeyle yeniden hesaplama yapılamayacaktır. 150 TL tutarındaki ödeme de kabul edilmeyecektir. Çünkü yasa bir yada birden fazla taksit ödemesi şeklinde nitelendirmiştir. Yani erken 100tl ödeyebilirsiniz 200 tl ödeyebilirsiniz ama bunun arasında bir rakamı erken ödeme olarak sayılmıyor.
Taksitli satış sözleşmesinde sözleşmenin zorunlu içeriğinde yıllık faizi oranı bulunuyordu. Bu faiz oranında satıcının faiz indirimi yapması gerekiyor.
Tüketicinin erken yapmış olduğu ödemeleri hangi taksitler için sayılacağı hususunda ise diyelim ki 10 taksitten oluşan taksitle satış sözleşmesi var. 2. taksit ödendi sonrasında ise 2 taksit tutarında bir ödeme gerçekleştirirken şimdi bu ödemeyi 3. ve 4. taksitler için mi kabul edeceğiz? yoksa 9. ve 10. taksitler için mi kabul edeceğiz? Burada kabul edilen son taksitlere sayılması gerektiğidir. Çünkü tüketici niye yapıyor bu ödemeyi bir an önce o taksitlerden kurtulmak amacıyla yapmaktadır. Dolayısıyla son taksitlere mahsup edilmesi gerektiği kabul ediliyor. ( 101. madde )
Taksitle satış sözleşmesi aslında gelecekteki kazançtan veya mal varlığı değerlerinden tasarrufta bulunulmaktadır. Yani bu süreler çok uzunsa bir zorlukla karşılaşıldığında o taksitleri tüketici ödeyemeyecek durumda olabilir. Dolayısıyla yasa 19. maddeyle bir düzenleme getirmiş durumdadır. Aynı şekilde Borçlar Kanunu’nda da düzenleme var. Muacceliyet koşulları altında nitelendiriliyor. Dolayısıyla muacceliyet koşullarının şartları geliştiği takdirde ancak tüketiciden talepte bulunabilecektir. Satıcının tüketiciye hakkını kullanabilemesi için en az 30 günlük süre vermiş olması koşulu zorunludur. Diyelimki tüketici 4. taksidi ödemedi ve sonrasında 5.ödemedi şartlar gerçekleşti. Tüketici zaten 4 ile 5. ödemeleri yerine getiremediyse kalan taksitleri hiç ödemeyecek durumda olmayacaktır. O halde sözleşmede saklı tutulan tüm haklarını talep hakkını kullanabilmesi için tüketiciyi koruyucu bir takım hükümlerin getirilmesi gereklidir.
Hem Borçlar Kanunun’da hemde Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da yer alan bir düzenlemedir. Sözleşmede açık olarak saklı tutulması gerekiyor. Yani zımni olarak tüketici anlayamıyor. Satıcı açık şekilde şu şartlar ödemediği takdirde taksitleri kalan taksitlerin muaccel olacağına ilişkin hükmü saklı tutuyorum şeklinde belirtmesi gerekecektir. Dolayısıyla bu hakkın yer alması lazım. Bir diğer şart ise satıcı veya hizmet sağlayıcının bütün hükümlerini ifa etmiş olmasıdır. Malı teslim etmiş olması tabiki önemli ama başkaca borçları da varsa onları da yerine getirmek durumundadır. Bir diğer şart ise tüketicinin ödeme koşulunu oluşturan en az 1/10 ‘unu oluşturan ve birbirini izleyen en az 2 taksidi veya kalan borcun en az 1/4 ‘ini oluşturan bir taksidi ödemede temerrüte düşmesi gerekir. Diyelim ki 10.000tl lik bir borç 10 takside bölünmüş. Tüketici 6 taksidi ödedi ancak 7.ödemede zorluk çekti bu aşamada muacceliyet koşulunun diğer şartları da gerçekleştiyse eğer satıcının kalan tüm taksitlerinin hepsini talep edebileceğini kabul etmeliyiz. Borçlar kanununda daha farklı bir süre ancak Tüketici Koruması Kanun’da daha farklı bir şekilde düzenlenmiş. Buna göre satıcı veya sağlayıcı en az 30 gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gereklidir. Muacceliyet uyarısı yazılı şekilde yapılması gerektiği yönetmelikte yer alıyor.
Tüketicilerin kıymetli evrak niteliğinde evrakları sadece nama yazılı olmak üzere ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlemesi yapılabilir. Aykırı düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir. Dolayısıyla taksitli sözleşmesinde senet düzenlemesi gerçekeltiriliyorsa nama yazılı olacak ve her bir taksit açısından da ayrı ayrı düzenleme yapılması gerekiyor.
Evkur mağazalarının, evve mağazaları, yön avm mağazaları, irfan home gibi taksitli satış yapan firmalarının icra takipleri de bu yönleriyle ele alınması gerekmektedir. Çünkü kanun hükümlerine göre yapılmayan tüm icra takipleri için icra takiplerinin iptal sebebi olabilecektir.