Erişkinde testisler yaklaşık 4X3X2.5 cm. boyutlarında olup, skrotum içerisinde yerleşmiş bir çift organdır.
Skrotum derisi altında dartos kası bulunur. Bunun da altında karın duvarından, testislerin inmesi sırasında birlikte gelen 3 adet fasia tabakası yer alır. Bunların da altında tunika vajinalis’in parietal yaprağı vardır.
Skrotum, konnektif dokudan oluşan bir septum ile iki kompartımana ayrılmıştır. Skrotum sadece testisleri içerisinde taşımakla kalmaz, kasılıp-gevşemesiyle testislerin belirli bir ısıda kalmasını da sağlarlar. Normalde testisler vücut ısısından 2-3oC daha soğuk ortamda bulunurlar. Skrotumun arterleri ise femoral, internak pudental ve inferior epigastrik arterlerden kaynaklanır. Venleri ise arterlere eşlik eder. Lenf damarları ise yüzeyel inguinal ve subinguinal lenf nodlarına drene olur.
En dışı tunika albuginea denilen sert fibröz bir kılıf ile sarılmıştır. Tunika albuginea, testisin arkasında içeri doğru kıvrılarak mediastinumu oluşturur. Mediastinumdan testis içine doğru septalar çıkarak testisi 250 lobüle ayırır.
Testisin ön ve dış yüzleri en dışta tunika vajinalis’in visseral yaprağı ile örtülmüştür. Bunun da dışında tunika vajinalisin parietal yaprağı bulunur. İki yaprak arasında normalde 1-3 ml seröz yapıda sıvı bulunr. Artması durumuna hidrosel adı verilir.
Testis, postero-lateral pozisyonda epididim ile komşu olup, üst ve alt kutuplarda bu glanda bağlıdır.
Testisin içinde her bir lobül 1-4 adet seminifer tubül içerir. Seminifer tubüller yaklaşık 60 cm uzunluğunda borucuklar olup, duvarını döşeyen germ hücreleri lümene dökülerek ilerlerler. Seminifer tubüller mediastinumda birleşerek rete testisi oluştururlar. Burada birleşen seminifer tubüller 15-20 adet efferent duktus halinde testisi terk ederek epididime gelirler.
Seminifer tubüllerin konnektif ve elastik dokudan oluşan bir bazal membranı bulunur. Bunun üzerine Sertoli hücreleri ve spermatojenik hücreler otururlar.
Seminifer tubüller arasındaki stroma konnektif dokudan oluşmuştur ve içinde interstisiyel Leydig hücreleri yer alır.
Testislerin kan dolaşımı böbreklerin kan dolaşımı ile yakın ilişki içindedir, çünkü her iki organın embriyolojik orijinleri aynıdır. Testislerin arterleri (internal spermatik arter) aortadan böbrek arterlerinin çıktığı yerin hemen altından kaynaklanır. Spermatik kordonun içinde ilerleyerek testise ulaşır. Bu arada internal iliak arterlerden gelen vaz deferens’in arterleri ile de anastomoz yapar.
Testisleri drene eden venler, skrotum içinde pleksus pampiniformisi oluşturur. Spermatik kordon içerisinde yukarı çıkarak, inguinal kanalın iç halkası hizasında spermatik ven adını alarak sağda renal venin hemen altında vena kava’ya, sol da ise renal vene açılırlar.
Testisin lenfatikleri lomber lenf nodlarına ve buradan da mediastinal lenf nodlarına drene olur.
Sperm üretimi testisler içerisinde olur. Testisler, 15-25 ml volümde, 4.5-5.1 cm uzunluğunda bir çift oval organ olup, skrotum içerisinde yerleşmişlerdir. Parankimi dıştan tunika albuginea adı verilen bir kapsül ile çevrelenmiştir. Bunun altında testis dokusuna ait subkapsüler damar ağı (tunika vaskulosa) bulunur. En dışını ise tunika vajinalis’in viseral yaprağı sarar.
Tunika albuginea esasen kollagen liflerden oluşmuştur, aralarında düz kas lifleri bulunur. Elastisitesi yoktur. Yapısında bulunan düz kas liflerinin kasılması ve gevşemesi testisin kan dolaşımını etkiler, çünkü testisin arterleri kapsülü oblik olarak geçerler. Kapsülün bu kontraktilitesinin seminifer tubüller içerisinde sperm taşıyan sıvının ilerlemesindeki rolü henüz tam aydınlatılmış değildir.
Testis parankimi, mediastinumdan kapsüle doğru uzanan septalarla 200-250 adet lobüle ayrılmıştır. Her bir lobül içerisinde ise 1-3 adet seminifer tubül bulunur. Seminifer tubüller, içerisinde sperm hücrelerinin geliştiği ortalama her biri 60 cm uzunluğunda borucuklardır. Toplam 600-1200 tubülün tamamının uzunluğu yaklaşık 250 m’dir. Duvarında gelişen germ hücreleri olgunlaşıp, spermatozoa haline geldiklerinde, bu borucukların lümenine dökülürler. Spermatozoa daha sonra lümen içerisinde ilerleyerek, yoluna devam eder.
Testis dokusunun interstisiyumunda Leydig hücreleri, mast hücreleri, makrofajlart, kan ve lenf damarları bulunur.
Seminifer tubüller mediastinumdan başlayıp perifere doğru uzanırlar ve “U” şeklinde bir yol katettikten sonra tekrar geri dönerek, mediastinumda iki uç birlikte rete tesits adı verilen damar ağına açılır. Diğer tubüller de aynı şekilde rete testis’e açılırlar. Rete testis, testisten gelen ve içinde spermatozoa bulunan sıvının epididime doğru akmasında aktif rol oynar.
Rete testisten 6-15 adet kanal çıkarak epididim kanalına açılırlar. Sperm, duktus efferentes adı verilen bu kanalcıklar sayesinde testisi terk etmiş olur.
Testisin innervasyonu renal pleksus ve intermezenterik otonom sinir sisteminden olur. Somatik innervasyonu yoktur. Sinirleri arterlerini takip ederek testise ulaşır. Adrenerjik sinir lifleri, Leydig hücrelerini besleyen kapillerleri innerve eder.
Testis dokusunun 100 gramından dakikada 9 ml kan geçer. Sağ testisin kan perfüzyonu, soldan daha fazladır.
Testis ve epididimin arter beslenmesi 3 kaynaktan gelir: internal spermatik arter, deferensiyal arter, ve eksternal spermatik (kremasterik) arter. İnternal spermatik arter renal arterlerin hemen altında abdominal aorta’dan çıkar. Spermatik korddan geçerek testise ulaşır. Spermatik kordon içerisinde olguların %50’sinde bir, %30’unda 2 ve %20’sinde ise 3 adet arter bulunur. Spermatik kordondan çıktıktan sonra arterler pleksus pampiniformis ile çok yakın temas halinde ilerlerler. Pleksus pampiniformis, testisten çıktıktan sonra venlerin birbirleriyle yaptıkları yoğun anastomoz ve kıvrılmalar neticesi oluşan bir ven kümesidir. Bu pleksus içerisinde arter ve venlerin birbirleriyle çok yakın ilişki içerisinde bulunmaları, aralarında hem ısı hem de küçük moleküllerin karşılıklı değişimine olanak verir. Çünkü zaman zaman arter ve venleri birbirlerinden sadece ince damar duvarları ayırır. Örneğin burada testosteron venden artere, pasif diffüzyon ile geçmektedir. Benzer şekilde, arter ve ven arasında ısı aktarımının olması testise gelen kanın, normal vücut ısısından 2-4oC daha düşük olmasını sağlar. Eğer bu ısı farkı kaybolursa, örneğin inmemiş testis ve varikoselde olduğu gibi, testis fonksiyonları da bozulabilir.
Testis arterleri testise tek (%56), iki (%31) veya üç ya da daha fazla (%13) sayıda dal halinde girerler. Mediastinum bölgesinden testise girdikten sonra çok sayıda dallara ayrılarak parankim içinde yayılırlar (sentrifugal tip kanlanma). Bunlardan çıkan arterioler sonuçta intertubüler ve peritubüler kapillerleri oluşturarak, buraları beslerler. Testis içerisinde kan akımı, metabolik ihtiyaca bağlı olarak rejional farklılıklar gösterir. Testisin fonksiyonlarında mikrosirkülasyonunun çok önemli rolü vardır.
Testis içerisinde venler karşılık gelen arterlerine eşlik etmezler. Parankimi drene eden venler ya yüzeyel venlere ya da mediastinum yakınındaki ven gruplarından birine boşalırlar. Bu iki grup ven deferensial ven ile birleşerek pleksus pampiniformisi oluşturur. Buradan çıkan internal spermatik venler sağda vena kava’ya sol tarafta ise renal vene açılırlar. Spermatik ven ince duvarlı ve kas yapısı zayıf damarlardır.
Testisin lenf damarları intertubüler bölgelerden kaynaklanır ve spermatik kord içinde ilerlerler. Seminifer tubüllerin lenfatik drenajının olmadığı kabul edilmektedir. Bu nedenle lenfatik obstrüksiyon durumunda interstisiumda dilatasyon gözlenirken, seminifer tubüller etkilenmezler. Testis ile epididm arasında lenfatik damarlar aracılığıyla bir ilişkinin bulunup bulunmadığı bilinmemektedir.
Seminifer tubüllerin lümeni içindeki ekstrasellüler sıvı, lümeni döşeyen Sertoli hücrelerini ve germinal epiteli yıkayarak, içindeki spermatogenetik hücreler ve diğer hücreler ile birlikte önce rete testisten geçer ve daha sonra duktus efferentesler aracılığıyla epididim kanalına açılır. İçinde spermatogenetik hücre taşıyan bu testiküler sıvının kaynağı, büyük oranda seminifer tubüllerin primer sekresyonu olup bir miktar da rete testis epitelinin lümen içine olan sekresyonudur ve plazma ile izoosmatiktir. Rete testis içerisindeki sıvının iyon, karbonhidrat, aminoasit ve protein kompozisyonu plazma ve lenf içeriğinden oldukça farklıdır. Seminifer tubül içerisine veya dışarısına sıvı geçişi serbest diffüzyon ile olmaz. Burada kan-testis bariyeri adı verilen bir sistem rol oynar.
Şekiller Gray’s Anatomi Atlası