Uyuşturucu Suçunun Belirlenmesinde Yıllık Kullanım Sınırı

Uyuşturucu suçları kendi içerisinde imalat, ticaret ve kullanmak amacıyla bulundurma gibi temel ayrımları bulunan bir suç tipidir. Ancak belirtmek gerekir ki en çok haksız kararlarda bu suç tiplerinde görülmektedir. Bu yazıda uyuşturucu suçlarında yıllık kullanım sınırı miktarının uyuşturucu suçunun nevine etkisini ele alacağız.

Uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlardan birisi soruşturma aşamasında şüphelilerden ele geçirilen uyuşturu miktarının çok katı bir şekilde değerlendirilip kişinin uyuşturucu ticareti suçu kapsamında ifadesi alınarak savcılığa sevki daha sonra muhtemelen savcılığında iş yoğunluğu gereği katalog suç diyerek tutuklamaya sevki ve şüphelinin tutuklanmasıyla sürecin ilerlediğini görmekteyiz.

Böylesine özgürlüğü bağlayıcı bir suç nitelendirmesinin kişide yaratacağı etkiye hiç bakılmıyor bile. Peki burada ele geçirilen uyuşturucu madde miktarı kişinin uyuşturucu ticareti yapıp yapmadığına ilişkin kanaati nasıl değerlendirilmelidir tüm sorun burada bulunmaktadır. Uyuşturucu ticareti davasında her dava kendi içinde %100 ayrılır. Tabiki diğer ceza davalarında da bu durum böyledir ancak uyuşturucu suçlarında özellikle uyuşturucu madde kullanmak amacıyla bulundurma ile uyuşturucu madde ticareti amacıyla bulundurma suçunun ayrımında şüphelinin amacına bakılmaktadır. Eğer şüphelinin amacı uyuşturucu madde ticareti ise bu durumu hukuka uygun elde edilmiş deliller, verilerle açığa çıkarılması gerekmektedir. Uyuşturucu madde miktarı 1 gram olsa bile eğer ki kişi bu maddeyi ticaret amacıyla bulunduruyorsa bu kişinin uyuşturucu ticareti suçlamasıyla yargılaması yapılabilecektir.  Ama dediğimiz gibi hukuka uygun deliller ile kişiye bu suçunun isnadı yapılması gerekir.

Herhangi bir delil bulunmadan ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının 100 kilogram olması halinde bu kişinin bu maddeyi kullanmak amacıyla bulundurduğu söylenemeyeceğinde sadece bu maddenin ele geçirilmiş olması kişinin uyuşturucu madde ticareti ile yargılanmasına sebebiyet verecektir. Bu durumda dahi söylemek gerekir ki söz konusu uyuşturucu maddenin ele geçirilişinde herhangi bir hukuka aykırılık varsa kişinin bu suç işlediğine kanaat getirilmiş olsa bile ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesi gerekir.  Örnek vermek gerekirse ihbar sonucu kolluğun nöbetçi cumhuriyet savcısına haber vermeden bir an önce uyuşturucu maddeyi yakalamak amacıyla konuta veya aracına arama yapmak suretiyle elde ettiği uyuşturu maddenin hukuka aykırı elde edildiğini söylemek gerekir.

Kişinin 1 gram uyuşturucu maddeyi yakalattığı sırada teknik ve fiziki takip bunun yanında iletişim denetlenmesi gibi somut deliller ile desteklendiğinde uyuşturucu madde ticareti yapıldığına kanaat getirildiği takdirde kişiye ceza verilmelidir.

Bunun yanında kişinin çok sayıda uyuşturucu maddenin fişekler halinde olmasının örnek olarak 20-25 adet şeklinde bulunulmasının kişinin uyuşturucu ticareti yaptığına tek başına yeterli olmayacağı bu maddelerin satışa hazır olarak nitelendirilmesinin neye göre yapılacağıdır. Uyuşturucu madde kullanıcılar kimi zaman uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla hazır hale getirdikleri dava dosyalarında görülmektedir. Bu kişilere sadece bu verilerle uyuşturucu madde ticareti suçlaması getirilemez.

Failin kişisel kullanımı için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliği, cinsi ve kalitesi ile somut olayın özelliklerine göre farklılık arzeder.

Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur.

Öte yandan, Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.

Daha sonra ele alacağımız yazıda eksik yapılmış soruşturmanın mahkeme tarafından iddianamenin iadesi yapılması gerektiğine değineceğiz.  Çünkü uyuşturucu maddenin hiçbir delil olmadan ticaret amacıyla bulundurulduğu gerekçesiyle yapılan kovuşturmasında kişinin normalde kullanmak amacıyla bulundurduğu göz önüne alındığında Cumhuriyet Savcısı tarafından ilk suç ise kamu davasının ertelenmesi kararı verilir. Ancak bu durumda kovuşturma aşamasında açılan suç nevi değiştiyse kişiye hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verileceğinden kişi üzerinde hukuki sonuçları farklı olacaktır. Bu sebeple mahkemelerin iddianamenin iadesine karar vermesi yerinde olacaktır.

Sonuç olarak ;

Kişinin üzerinde bulunan uyuşturucu madde miktarının tüm olayı ve sanığın durumu dikkate alınarak ele geçirilen madde miktarına itibar edilmesi gerekir.

İlgili Yazılar :