Ne kadar çok seviyoruz yasaklamayı… Çünkü en kolayı. Parmak kanıyorsa keselim kolu. Çok tepki alırsak dikeriz yerine, sonra da pansuman yaparız o kanayan parmağa.
Tabii hep geç kalınmış, komik durumlara düştüğümüz durumlar oluyor bunlar. Hem kendimize, hem dünyaya…
Konu esasında Atatürk olunca benim de hemen hassaslaştığım, hatta zaman zaman tarafsız düşünemediğim oluyor. Onu anlamadan, sayesinde bugün nefes aldığımızı hatırlamadan, yetiştirdiğimiz gerçek anlamdaki tek dünya liderimiz olduğunu unutanları içim cız ederek okuyorum, dinliyorum ara ara. Nasıl bir zihin haritalarına sahip olduklarını anlamaya çalışmak benimkisi.
İşte yine böyle biri çıkıp Atatürk hakkında ileri geri konuştuğu bir video yayınlıyor YouTube’da ve bizim mahkemelerimiz kesiyor tümden erişimi. Milyonların hergün keyifle girdiği, bir şeyler öğrendiği, paylaştığı YouTube bir video yüzünden yasaklanıyor hepimize . Sonra da kalkıyor yasak bugün!
Konu Atatürk bile olsa, bu yasakçı zihniyet benim ömrümden çalıyor. “Her millet hak ettiği gibi yönetilir” sözü çınlasa da kulaklarımda, dünyada alay konusu olmak yerine, övgü alacağımız zor ancak yaratıcı çözümleri düşünen ve uygulayan yönetim kadrolarına sahip olmayı arzu etmiyor muyuz hepimiz?
Her zaman aynı düşünmesem de fikirlerine değer verdiğim bazı arkadaşlarıma sordum az önce, internette o an yakalayabildiklerimdi.
“Mustafa Kemal Atatürk’ü aşağılayan video’ların yayınlandığı YouYube’ın mahkeme kararı ile kapatılması hakkında ne diyorsun?”
— Ülkenin dışından ama herkesle birlikte yaşayan, dünya vatandaşı olmaya çalışan Kerem Özçakıl ;
“Kişilerin kendi özgürlüklerini ifade etmeleri adına; başka insanların ve gurupların fikirlerine, inançlarına, kişilik haklarına derinden etki edecek her türlü eylem ve hareketi gerçekleştirecek aksiyonların platformları; bu eylemler en kısa zamanda sonlandırılana kadar ya da asla bir daha böyle bir ortamın varolmasına olanak verilmeyecek şekilde dizayn edilene kadar ortadan kaldırılması, bireylerin mutluluğu ve sosyal toplumun devamlılığı için en doğru, en akılcı ve manen etkisi yüzeysel faydasından çok öte olan doğru bir karardır.
Bugünün değil, gelecekte faydası anlaşılacak bir karardır, kapatılmasını da destekliyorum.”
— Argentum Ventures Teknoloji Yatırımları Yöneticisi ve Web 2.0 konusunda Türkiye’de çok değerli bir platform olan Webrazzi.com ‘un sahibi Arda Kutsal ;
“YouTube’un filtreleme ile ilgili başarısızlığına karşılık mutlaka hukuki bir süreç işlemeliydi. Ama Türkiye’yi yakından ilgilendiren bu konuda Türk internet kullanıcılarının bu sitede sesini duyurmasını engellemekten daha iyi bir çözüm olduğuna da eminim.
Sonuçta yasak bugün itibari ile kalktı, önemli olan bundan sonra başka sitelere karşı uygulanacak ceza yöntemlerinin ne olacağı?”
— Rpm Radar reklam ajansında Müşteri Direktörü olarak çalışan ve aynı zamanda Bigumigu.com adlı interaktif reklam/tasarım bloğunun 2 kurucu yöneticisinden biri Yalçın Pembecioğlu ;
“Bu yasak sayesinde son derece düşük bir zeka örneğiyle hazırlanmış olduğunu tahmin ettiğim provokatif videodan tahmin edilemeyecek boyutta geniş kitlelerin -hem dünyada, hem Türkiye’de- haberi oldu ve birincisi hakaret görüntülerini kendimiz meşhur etmiş olduk.
Daha vahim olan diğer durum da, ülkemizde fikir özgürlüğünün demokrasi eksiklikleriyle her fırsatta dalga geçtiğimiz Arap ülkelerinden pek de farklı olmadığını gördük. Ekşi Sözlük’e erişimin engellenmesi sırasında bu tehlike öngörülmüş ve yine kampanyalar yapılmıştı.
Bundan sonra daha da beter engellemeler, yasaklamalarla karşılaşabiliriz ne yazık ki.”
— Türkiye’deki ilk demografik pazarlama ajansı olan TargetYouth ‘un kurucu ortağı Emre Erşahin ;
“Bütün dünya internet kullanıcıları aynı videoya bu karar dolayısıyla çok daha çabuk bir şekilde ulaşıyorken Türkiye’deki kullanıcıların erişimini engellemek ne yazık ki konuyla ilgili protestoların sayısını engellemiştir. Bu sebepten dolayı trajikomiktir.
Diğer yandan Youtube’da Türk trafiği ciddi bir miktara ulaşmıştır. Bu trafik Youtube üzerinde Bacardi filminin altındaki tüm dillerden yazılan yorumların içinde sayfalarca Türkçe yorumdan da kolayca anlaşılabilir.
Mahkeme kararının yaradığı tek şey YouTube gözünde Türkiye’nin potansiyel olarak önem kazanması olmuştur. Nitekim Youtube’un dörtbiryanı Türkler tarafından istila edilmiştir. Sayfa görüntülenmesine bağlı gelir modelinde çalışan sitelerin böyle ülke trafiklerinin kıymetini ancak kaybettiklerinde anladıklarına da bir kanıt olmuştur.”
— Kanada’da New Brunswick Üniversitesi, Bilgi İşlem Departmanı Web Geliştirme Bölüm müdürlüğü yapan Mehmet Doğan ise sitesinden şöyle belirtmiş düşüncesini;
“Mahkeme kararı ile Türkiye’de, YouTube’a erişim yasaklandı. Aferin. Ben buradan İstanbul Nöbetçi 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ni kutluyorum. Elinize sağlık!
Türkiye’nin bugünlere gelmesini sağlayan, bizlere muasır medeniyet seviyesinin üstüne geçmemizi vasiyet eden ve “DEMOKRATİK” bir ülke olmamızı sağlayan bir kişiye hakaret edenlerin cezasını yine kanun ve hukuk gibi “DEMOKRATİK” yollarla yasaklayıp, dünyada eşi görülmemiş bir şekilde muasır medeniyete örnek olmamız gerekir.
Aferin size!”
— Yeni medya ve mobil iletişim araştırmacısı Refik Çağlayan ;
“Dünya halklarının Türkiye görüşü ve sokak muhabbetleri adına kötü yönettiğimiz ama siyasi açıdan da (özellikle böyle kritik bir zamanda) tepkisiz kalınmaması gereken bir durum olduğunu düşünüyorum. Yaptığımız şey özetle; bu ülkenin en önemli kavramlarından birine dil uzatanın ve/veya buna göz yumanın (elimizden geldiğince) dilini kesmek.
Öte yandan gerçekleşmiş bu üzücü olayın ve uygulanması gereken yaptırımın, alışa gelmiş suç ve ceza kavramlarının dışında irdelenmesi gerektiğini, internete özgü dinamiklere göre kurgulanmış olmasını dilerdim. Eğer biz Türkiye olarak, bilgi-iletişim treninde yer almak istiyorsak, yeni teknolojilerin getirilerini, götürülerini şimdiden organize bir şekide tartışıyor olmamız ve varolan krizlere bu tartışmaların ışığında bir çözüm aramamız gerek…
Özetle benim bu üzücü olaydan çıkardığım sonuç, ülke olarak acilen bir ‘internet kültür ve hukuku’ duruşu belirlememiz gerektiğidir.”
— Sitesindeki “Serbest Kürsü” bölümü ile özgür ve yansız bir fikir ortamı yaratmaya çalışan Selim Yörük ;
“Ülkemizdeki İnternet kullanımının yaygınlaşmasından bahsediyoruz ama ben hala yeterli derecede İnternet kültürünü hazmettiğimizden emin değilim. Hatta şuna inanıyorum ki ‘İnternet nedir?’ gibi basit bir soru ile sokağa çıkılsa, gelecek cevaplar içerisindeki anahtar kelimelerin %80’i negatif olacaktır.
Halbuki İnternet de televizyon gibi bir araçtır. Araçlar kendi başlarına yararlı ya da zararlı olarak sınıflandırılamazlar. Onları yararlı ya da zararlı yapan kullananlardır. Bu nedenle İnternet üzerinden yayılan negatif algıların, genelin İnternet kullanımını engelleyici bir şekilde çözülmeye çalışılması akıl ve mantığa aykırıdır.
Bu son YouTube-Atatürk olayında da bulunan çözüm oldukça acemidir. Mahkemenin kapatma kararı alması anlaşılabilir. Neden derseniz, devlet adamları arasında dahi İnternet kültürünü kavrayabilmiş insanlar pek nadir bulunuyor. Buradaki asıl sorun İnternet’i sağlayan kurumun, TTNet’in İnternet dinamiklerini devlete ve mercilerine tanıtamıyor olmasıdır. Ki şöyle de bir ihtimal var ki, söz etmek bile tüylerimi diken diken ediyor; İnternet’i ülkemize sağlayan TTNet’in bile İnternet kültürünü ve eğilimlerini tam olarak kavrayamamış olması. Bence tüm sorun bu kültürün anlaşılamıyor olmasıdır.
İnternet hiçbir devletin himayesinde olan bir oluşum değil. Yönlendirmeler, manipulasyonlar olabilir ama İnternet en basit anlamıyla bilgiye ulaşma şeklinin en modern ve en hızlı şeklidir. Bu derece basit olarak ele alırsak, İnternet dışında da bilgiye ulaşabilinen yani aynı negatif durumların ortaya çıkabileceği mecralar da halen varolmaktadır. Duruma bu açıdan bakıyorum.”
— Pazarlamanın geleceğini anlamaya çalışan, Trend Analistliği ve internet nesli üzerine Stratejik Planlama Uzmanlığı yapan Özgür Alaz ;
“En son olanlara anlam veremiyorum. Çok sinirliyim ve medyaya güvenim kalmadı. Tepki çok ölçüsüz. Ortada bir lise öğrencisinin bir saatte hazırlayabildiği basit bir video var, bu video tek başına bir ulusu ayaklandırmaya yetiyorsa, ilerde ortaya çıkabilecek diğer şeylere nasıl tepki vereceğiz çok endişeleniyorum.”
— Olaylara farklı bir yönden bakmayı seven Bilkent Üniversitesi, İşletme Fakültesi son sınıf öğrencisi Orhan Gazi Kandemir ;
“Youtube’a erişimin engellenmesi için yargı kararını vermiş, bir kurum da bunu uygulamak zorunda kalmış. Haberlere konu olan diğer bir şey ise (pazarlamayla ilgilenen herkesi ilgilendiren) bir grup üniversite öğrencisinin iletişim özgürlüğünün engellenmesini gerekçe göstererek kararın kaldırılması için toplu bir şekilde mahkemeye dilekçe sunmuş olmaları. Cezalandırılan tarafın masum olduğunu savunmuşlar.
Bu ülkede bir kaç ay önce ekşisözlük gibi büyük bir site kapatıldı. Daha bir ay önce Kurtlar Vadisi televizyon ekranlarında yasaklandı. Kimse, milyonlarca seveni de olsa bu site ve dizi için gruplaşıp mahkeme kapılarına düşmedi. Buradaki gençler gibi basın açıklaması yapmadı.
Aslında neresinden tutarsanız tutun, hepsi de ifade ya da iletişim özgürlüğüne giriyor. Ekşisözlük’ü kapattıran da bir kaç entry idi ama herkes cezalandırıldı. Keza Kurtlar Vadisi de ‘izleme özgürlüğü’ açısından ele alınabilir.
Peki Youtube’u farklı yapan ne?
İşte farkı, bir markanın kendisini, siz farkına bile varmadan sizin hayatınızda büyük ve hatta yeri doldurulamaz bir noktaya yerleştirmesi. Ekmek, su gibi hayati bir öneminin olduğu yanılsamasını size aşılaması. Yani pazarlamanın en ustaca yapılanı. Kurtlar Vadisi ve Ekşisözlük’ün bile erişemediği bir konum bu. Hem de Google Video, Metacafe gibi bir çok alternatifi varken, bazılarını sokaklara döküp gönüllü avukatlığını yaptıracak kadar değerli.
İnanın bana, Google Video’ya erişim engellenseydi bu kadar tepki çekmezdi. Çünkü Youtube öyle bir büyü yarattı ki, bunun arkasındaki pazarlama zekasına hayran olmamak elde değil.
Eğer ortada gerçek ve salt bir iletişim özgürlüğünün engellenmesi rahatsızlığı olsaydı, üniversite öğrencileri dışında çeşitli dernekler de olaya müdahil olurdu. Eğer bu kadar başarılı olmasaydı bu hayatımıza sızma işi, ana haber bültenlerinde çokça nimetlerinden (hem de bedavaya) yararlandıkları bir sitenin kapatılmasını bu kadar önemsemezdi dev televizyon kanalları.
Tam bir ‘iPod’um alındı, müziksiz yaşanmaz ki ama!’ durumu bu! Pazarlamanın nelere kadir olabileceğinin en güzel kanıtı.
Farkına bile varmadan, kendiniz için başka mantıklı sebepler bularak, bir markanın gönüllü avukatlığını yapmak. Her olayınızla da hep daha iyi reklam olmak! Hangi marka istemez ki bunu?”
Fırsat ve imkan olsaydı da herkesin görüşünü alabilseydim bu yazıyı hazırlarken. Ancak ne mutlu ki, sonradan da olsa, yazdığınız yorumlar sayesinde zenginleşiyor hepimizin görüşleri.
Bir yasağa! kurban gitmediğimiz sürece de ümidimiz bunun hep devam etmesi…
Kalın sevgiyle.