ÇOCUK ADALET SİSTEMİ VE ÇOCUK YARGILAMASI
Adalet sistemimiz içerisinde yetişkinlere uygulanan sistemden farklı olarak çocuklara özgü bir yargı sisteminin olmasının sebebi; çocukların yetişkinler kadar algılama ve irade yeteneklerinin gelişmemiş olmasıdır. Ceza hukuku da sorumluluğa dayanan bir yargılama olduğu için çocuklar yetişkinler gibi tam sorumlu değillerdir. Çocuklara karşı uygulanacak yaptırımlar bu noktada yetişkinlerden farklılaşır ve çocuklara özgü yargılama sisteminin olmasının sebebi de budur.
TCK yetişkinlik yaşını 18 olarak belirlemiştir. Fakat burada TCK nın sınır olarak belirlediği 18 yaş yetişkinlik yaşı değildir, sadece ceza hukuku anlamında verilmiş tarifir. 18 yaşında bir kişi yetişkin değildir.
Başlık Özeti
Madde 40 (ülkelerde çocuklara özgü yasaların olması bakımından 3. fırka önemli)
1.
Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddia edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlal ettiği kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı rol üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları göz önünde bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve değer duygusunu geliştirecek ve başkalarının da insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek nitelikte muamele görme hakkını kabul ederler.
2.
Bu amaçla ve uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde tutularak Taraf Devletler özellikle, şunları sağlarlar:
3. Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddiası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlal ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasını teşvik edecek ve özellikle şu konularda çaba göstereceklerdir:
4. Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararları, danışmanlık, şartlı salıverme, bakım için yerleştirme, eğitim ve meslek öğretme programları ve diğer kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemelerin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde muamele edilmesi sağlanacaktır.
Sözleşme 25 Ocak 1996 tarihinde Strasbourgída imzalanmış ve 21. maddeye uygun olarak 1 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeíyi 9 Haziran 1999 tarihinde imzalamış ve 18 Ocak 2001 tarihinde onaylamıştır. 4620 Sayılı Onay Kanunu 1 Şubat 2001 gün ve 24305 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
Bu sözleşmenin asıl önemi çocuğu kendi ailesine karşı da koruma altına almaktadır.
ÜLKEMİZDE ÇOCUĞA ÖZGÜ MAKAMLAR VE KANUNLAR
Not: Yerel mahkemelerde çocuklara özgü mahkemeler ve kanunlar bulunur. Çocuk yargılamasına ilişkin süreç yerel mahkemeden çıktıktan sonra istinaf veya yargıtay aşamasında çocuğa özgü usuller yoktur.
Madde 1-
Bu Kanunun amacı, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.
Kanun lafzından da açıkça anlaşıldığı üzere kanunun amacı cezalandırmak değil çocukları korumaktır. Hem suç işleyen hemde korunmaya ihtiyacı olan çocukları aynı makam tarafından ilgilenileceğini ifade eder.
Yetişkinler açısından ceza yargılamasının amacı kamu düzenine karşı gelerek kamu düzenini bozan kişilere mevzuat genel önleme ve özel önleme işlevleri çerçevesinde faile yaptığı hareketi ödetir. Oysa çocuk adalet sisteminde amaç çocuğa bedel ödetmek değil, onu topluma karşı geri kazandırmaktır. Çocuk adalet sistemi de çocuğun cezalandırılması gerektiği yerde cezalandırma işlevi vardır fakat, direkt TCK anlamında cezalandırma amacı gütmez. Çocuk adalet sisteminde öncelik çocuğun korunması ve topluma yeniden kazandırılmasıdır.
Yukarıda Çocuk Koruma Kanunu 1. maddesi çerçevesinde kanun koyucunun çocuğa bakış açısını izah etmeye çalıştık, buradan hareketle çocuk adalet sisteminin içerisinde çalışan başarılı bir avukat olabilmek için suça sürüklenen çocukların daha az ceza almalarını
veyahut beraat etmelerini sağlamak yetmez. Çocuğun bireysel olarak korunması için gerekli olan özveri gösterilmelidir, önemli olan çocuğun cezalandırılması değil geri kazanılmasıdır.
Çocuk adalet sisteminde amacımız çocuğun haklarını korumanın yanında onun pskolojisinide korumaktır. Bu sebeple çocuğun ihtiyaçlarının belirlenmesi için sadece bir hukukçu olan avukat yetmez bunun yanında çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek SOSYAL YARDIM UZMANI gereklidir.
Sosyal yardım uzmanı çocuğun ihtiyaçlarını belirlemek adına öncelikle çocukla tanışmalı ve çocuğun uzman tarafından belirlemelidir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus; uygulamada karşımıza çıkan sosyal hizmet uzmanının adeta konu mankeni gibi mahkemeye gelmesi ve çocuğun yanında sadece durmasıdır. Bu şekilde sadece bir usul kuralını yerine getirmiş bulunuyoruz, sosyal hizmet uzmanının çocukla temas kurarak onunda mahkeme öncesinde vakit geçirmelidir.
Yukarıda izah etmeye çalıştığımız çocuğun ihtiyacının belirlenmesi için savunma hazırlanırken sadece dosya esas ve usul bakımından incelenmesi yetersizdir. Çünkü çocuk yargılamasının amacı cezalandırmak değildir. Bu sebeple çocuğun korunma ihtiyacının ne olduğu tespit edilmelidir.
Çocuk yargılamasını klasik ceza hukukundan farklı yapan unsur, çocuğun korunma ihtiyacının olup olmadığının değerlendirilmesidir. Çocuk mahkemeleri yargılama yapabileceği gibi çocuğun korunmasından da sorumludur.
1-Suç İsnadı
2- Deliller
3- Korunmaya İhtiyacı var mı ?
Çocuk yargılamasını clasik ceza yargılamasından farklı kılan en önemli unsur çocuğun korunmaya ihtiyacı olup olmadığının tespit edilmesidir. Bir örnek verecek olursak; CMK görevlendirmesi kapsamında bir çocuğun kimlik tespiti için polis karakoluna görevlendirme ile gittiğinizde sadece çocuğun kimliğinin tespit edilmesi için orada bulunursanız sıradan bir avukat olursunuz. Fakat yapılması gereken çocuğun o akşam gidecek yeri var mı ? şeklinde bir soru yöneltmektir.
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında sosyal durum incelemesi yapabilmek mümkündür. Fakat akşam gidecek bir yeri olmayan çocuğun ihtiyacını karşılayabilmek için sosyal hizmet raporu alabilmek için zaman yoktur. Yapılması gereken sorumluluk alıp duruma müdahale etmektir.
(6) Kolluk görevlisi, teslim ettiği çocuğun veli, vasi, kanunî temsilcisi veya bakımını üstlenen kimselerin çocuğa yeterli rehberliği sunamadığı veya çocuğu yeterince gözetemediği hususlarında bilgi edinmesi hâlinde durumu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna derhâl bildirir.
(7) Korunma ihtiyacı içinde olan çocuğun bulunduğunun bildirimi, tespiti veya hakkında acil korunma kararı almak için beklemenin çocuğun yararına aykırı olacağını gösteren nedenlerin varlığı, çocuğun teslim edileceği veli, vasi, kanunî temsilcisi veya bakımını üstlenen kimselerin sosyal, ekonomik ve kültürel durumu ile yörenin örf ve âdetleri dikkate alınarak, çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım hakları ile yarar ve esenliğinin tehlikeye düşebileceğinin tespiti hâlinde; kolluğun çocuk birimi, durumun gerektirdiği önlemleri almak suretiyle çocuğun güvenliğini sağlar ve mümkün olan en kısa sürede Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna teslim eder. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, kolluk tarafından getirilen çocukların derhâl teslim alınabilmesi için gerekli önlemleri alır. Kolluğun çocuk birimi, suç mağduru olan korunma ihtiyacı içinde olan çocuklar hakkında Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna teslim işlemini, Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda yapar.
Çocuk koruma kanunun uygulanması hakkındaki yönetmeliğin 16. maddesinde yazan çocuğun yasal temsilcisi olan ailesine ulaşılamaması, ulaşılsa bile ailenin ilgilenmemesi, ailenin ilgilenecek veyahut karakola gelebilecek durumda olmaması gibi hallerin varlığında acil koruma tedbiri alınır.
Çocuk büro savcısı tarafından Çocuk polisine talimat verilir ve ardından çocuk polisi çocuğu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne götürür. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl müdürlüğü görevlileri 5 gün içerisinde çocuk hakimliğine rapor verir. Cumhuriyet savcısı da 24 saat içerisinde çocuk hakimliğine bilgi vermek zorundadır.
ÇKK Madde 15
Hapis Cezası Son Çaredir.
ÇKK Madde 4(
1) Bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının korunması amacıyla;
-Kendine Özgü Birimde Tutulma
Çocuğun gözaltında tutulması
ÇKK Madde 16-
-Kelepçe Takılmaması – Çocuğun nakli
ÇKK Madde 18-
(1) Çocuklara zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamaz. Ancak; zorunlu hâllerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlem alınabilir.
-Bildirim Kuralı
Çocuğun Kolluk Birimi
ÇKK uygulama yönetmeliği Madde 16
(3) Kolluğun çocuk birimi, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocuklar hakkında işleme başlandığında durumu, derhal çocuğun veli veya vasisine ya da çocuğun bakımını üstlenen kimseye, baroya ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna, çocuk resmî veya özel bir kurumda kalıyorsa ayrıca kurum temsilcisine bildirir. Ancak, çocuğu suça azmettirdiğinden veya istismar ettiğinden şüphelenilen yakınlarına bilgi verilmez. Keyfiyet, soruşturma dosyası içine konulmak üzere tutanak altına alınarak derhâl Cumhuriyet savcısına bildirilir.
Bildirim konusu çocuk adalet sisteminde çok önemli bir yere sahiptir, bir avukat olarak öncelikle kontrol edilmesi gereken aileye bildirim yapılıp yapılmadığıdır. Yapılan bütün bildirimler tutanak tutularak yapılır. Dosya incelemesi esnasında tutanaklar kontrol edilmelidir. Eğer sosyal hizmetlere bildirim yapılmamışsa Cumhuriyet Savcısından talep edilmelidir. Cumhuriyet savcısı bu bizim işimiz değil vs. şekinde direnç gösterebilir. Cumhuriyet savcılarımızda bu noktada bilgisiz olabilmektedir, burada yapılan bildirimle savcılık sadece il müdürlüğünü bilgilendirmiş olur. Aile, çalışma ve sosyal politikalar il müdürlüğü kendisi olayı soruşturmaya başlar. Hatta bu bildirim sayesinde kovuşturma aşamasında çok önem arz edecek sosyal hizmet raporunun daha hızlı hazırlanmasına yardımcı olur. Cumhuriyet savcısının bildirimi yapmayı reddetmesi halinde bildirimleri CİMER üzerinden veyahut direk tebligat göndererek yapma şansımız vardır.
TCK’da 12 yaş altındaki çocukların ceza sorumluluğunun olmadığı kabul edilmiştir.. 15-18 yaş arasındaki çocukların ceza sorumluluğunun kesin olarak var olduğu kabul edilmiştir. 12-15 yaş arasındaki çocukların ceza sorumluluğu ise 12 yaşını tamamlamış olmakla birlikte 15 yaşını doldurmamış çocukların cezai sorumluluğunun var olup olmadığının araştırılması gerekir. Bu araştırmayı yapma yetkisi hâkime verilmiştir. Hâkim çocuğun işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama ve fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığını inceler. ( Sağır ve dilsizlerde bu yaş aralığı 15 yaşını doldurmuş olup 18i doldurmamaktır.) Yaş küçüklüğü ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan bir neden olarak failde bulunması gereken bir özelliktir. Kişinin işlediği tipik fiil nedeniyle cezalandırılabilmesi için, tipik fiilin faile isnat edilebilmesi, bunun içinse failde isnat yeteneğinin bulunması gerekir. Failin isnat yeteneğine sahip olup olmadığının tespiti hukuki bir konudur ve bu konuda hâkimler yetkilidir. Hâkim kararını verirken bilirkişilik kurumuna başvurabilir. 12-15 yaş arasındaki çocuğun isnat yeteneğinin bulunup bulunmadığı da çocuğun ailevi, sosyal, ekonomik, psikolojik, eğitim durumu hakkında uzmanlarca düzenlenecek raporlara göre hâkim tarafından tespit edilir. Bu gruptaki çocukların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
Bilirkişiden rapor istendiği takdirde rapor sadece akıl hastalığı ve zeka geriliği yoktur şeklinde bilgiler içeriyorsa bu durumda itiraz etmek geriyor. TCK 32. madde akıl hastalığı ve zeka geriliğinin cezai sorumluluğa etkisini düzenler. Oysa 12-15 yaş arasındaki çocuklar için talep edilen rapor ‘’işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını kavrama’’ noktasına yoğunlaşmalıdır. Bir çocuk çok zeki olabilir, çocuk bilgisayarı çok iyi kullanabilir. Çocuğun çok zeki olması TCK 32 anlamında zeka geriliğine sahip olmadığını bize kanıtlar. Fakat burada eğer TCK 31.
maddeden bilirkişi raporu isteniyorsa bu noktada çocukta zeka geriliği olmadığını zaten biliyoruz fakat çocuğun yaptığı eylemin anlam ve sonuçlarını kavrayabilmesini irdelemesi talep ediliyor.
Bu yaş aralığındaki çocukların durumları incelenirken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta çocuk suça konu olan eylemi gerçekleştirirken muhakeme yeteneğini kullabilmiş mi bunun tespit edilmesidir. Olaydan sonra çocukla konuşurken yaptığı eylemin yanlış olduğunu ifade edebilir. Ancak olay anında yaptığı eylemin farkında olmayabilir. Sonuçlarını, doğruluğunu veya yanlışlığını hiç düşünmemiş olabilir. Bunun sebebi ergenliktir. Ergenlikte arkadaş grubundan dışlanmak dünyanın en korkunç şeyidir bir ergen için.
*Çocuğun kişisel özellikleri
*Çocuğun ailesi ile ilgili özellikleri *Çocuğun sosyal çevresine ilişkin özellikleri
Av. Kazım İsmail KAZDAL