Tahliye Davası ve Avukatlık İşlemleri 2023
Tahliye Davası, Kira Hukuku kapsamında en çok ihtilaf yaşanan durumlar arasında kabul edilmektedir. Kiralanan taşınmazın…
Depremzedelerin açabileceği idari davalar bulunmaktadır. Afetler genel olarak sorumluluğu ortadan kaldıran mücbir sebepler olarak nitelendirilmekte ise de afetler öncesinde öngörülmesi gereken tedbirlerin alınmaması veya afet sonrasında idare tarafından yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinin yürütülmemesi veya yetersiz olması durumunda idareler aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası açmak mümkündür.
İmar barışından faydalanmış olunması idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Depremde evi yıkılan veya oturulamayacak derecede hasar gören (orta veya ağır hasar) afetzedelerin idare aleyhine tazminat davası açabileceklerdir. İdareden kasıt il belediyesi, ilçe belediyesi ve ayrıca Çevre ve Şehircilik bakanlığıdır.
1) Deprem Öncesi Önlemler | 2) Deprem Ertesi Arama ve Kurtarma Faaliyetleri | 3) Deprem Sonrası Sağlık, Gıda, Barınma, Ulaşım, Haberleşme gibi Haklara Erişimin Sağlanması |
Depremlerin hangi bölgelerde ve hangi şiddette olabileceği uzun zamandır bilimsel olarak saptanabilmekte ve idarenin yürüttüğü tüm kamu hizmetlerini bu riski gözeterek yürütmesi gerekmektedir. Bu açıdan, afetle ilgili mevzuat oldukça geniş bir kapsama sahiptir. Sadece AFAD ile ilgili mevzuata göre değil, imar, kentsel dönüşüm gibi önleyici tedbirlerin yanı sıra depremin gerçekleşmesinden sonrasına ilişkin de önceden belli tedbirlerin alınması gerekir. Yapı denetiminin mevzuatta öngörüldüğü biçimde gerçekleşmemesi, kaçak yapılar, imar düzenlemelerinde ve ruhsatlar verilirken deprem bölgesi olmanın dikkate alınmaması gibi uygulamalar idarenin sorumluluğunu gündeme getirecektir. İdare, doğrudan yapıları inşa eden kişi olmamakta ancak başta yapı denetimini gereği gibi ve mevzuata uygun şekilde yapmaması nedeniyle sorumlu tutulabilecektir. Bu sebeplerle depremzedelerin açabileceği idari davalar konusu oldukça önemlidir.
Danıştay kararlarında da belirtildiği gibi, idarenin kusurunu tespite ilişkin davada dikkate alınacak hususlar şunlardır:
Hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı (olumsuz eylem) ortaya konulmalıdır. (T.C Danıştay 6.Daire 2004/1477 Esas, 2004/2115 Karar Numaralı 12.04.2004 tarihli kararı)
Adli yargıdan farklı olarak idari yargıda yanlış hasım gösterilmesi hâlinde mahkemece dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine karar verilir. Bu tür davalarda genelde kusurun başlangıçta net olarak belirlenmesi güç olabildiğinden ve bilirkişi raporlarına göre değişebileceğinden ilgili tüm idarelerin davalı gösterilmesi yolu tercih edilmektedir.
Tahliye Davası, Kira Hukuku kapsamında en çok ihtilaf yaşanan durumlar arasında kabul edilmektedir. Kiralanan taşınmazın…
Gerçek ya da tüzel kişiler alacaklarını tahsil edememesi durumunda, alacaklı tarafından ilamlı ya da ilamsız…
Alkollü araç kullanma trafik kazalarının en büyük sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan bilimsel araştırmalara…
Deprem sonrası arama kurtarma faaliyetleri özellikle binaların yıkılması durumunda ani, hızlı ve etkili müdahale gerektiren faaliyetlerdir. Depremde yıkılan yapılar nedeniyle enkaz altında kalan kişilerin aranıp kurtarılması başta olmak üzere afet hâlinde duruma müdahale ederek kriz yönetimi, 15.07.2018’de yayımlanan 4 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ne göre İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Başkanlığına (AFAD) bırakılmıştır.
Depreme müdahale, deprem riski yönetimi ve deprem koordinasyon ve müdahale hazırlığının gereği gibi ve zamanında yerine getirilmemesinden doğan zararlardan AFAD ve dolayısıyla İdare sorumludur. Aynı zamanda köy (mahalle) ve mezralar ile ilgili plan ve denetleme görevi ve yetkileri kaymakamlık ve valiliklerde bulunduğu için bakanlığa dava açılabilir veya sadece bu idarelere karşı da dava açılabilir. Depremzedelerin idarelere karşı açabileceği davalar hassasiyetle takip edilmelidir.
Kurtarma ekiplerinin geç gelmesi, yeterli sayıda olmaması, gerekli teçhizatın bulunmaması veya yetersiz olması gibi durumlar da hizmet kusuruna yol açmaktadır. Benzer şekilde, arama kurtarma faaliyetlerinin niteliklerinde yaşanan sorunlar veya göçükte önlemler alınmaması nedeniyle zararın artması hâlinde de dava açılabilecektir. Bu konuda tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı gibi idarenin kayıtları dışında yazılı belgelere başvurulması gerekmektedir.
Deprem sonrasında depremden zarar gören kişilerin öncelikle sağlık hizmetlerine erişimi, gıda, barınma, ısınma ve haberleşme gibi kamu hizmetlerine erişiminin yeterince sağlanmaması da deprem nedeniyle idarenin sorumluluğuna yol açacaktır. Sorumluluğun saptanmasında deprem koşulları dikkate alınacak ve normal koşullarda gıda temini konusunda idarenin yükümlülüğü değilken deprem sonrası bu konuda idarenin pozitif yükümlülüklerinin daha fazla olduğu kabul edilecektir.
Zarar gören depremzedenin idarenin yeterli olmaması nedeniyle kendi olanakları veya sivil toplum örgütlerinin yardımı sayesinde maddi zarar görmemiş olması manevi zarar görmesinin önünde engel değildir. Bu şekilde maddi zarar azalmışsa da var olan zarar yine de talep edilebilecektir.
İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve herhâlde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi hâlinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında 30 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir (İYUK m.13).
İdarenin deprem durumunda sorumlu tutulabileceği tüm faaliyetleri “idari eylem” olarak nitelendirilmektedir. Gerekli önlemleri almamak şeklindeki sorumlulukta olumsuz eylem söz konusuyken yürüttüğü hizmette kusur olması da idari eylem olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle yapılacak başvurunun bu eylemin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içinde belediye, valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili olabilecek bakanlıklara yapılması gerekir. Zararla idare arasındaki illiyet bağının sonradan anlaşılması durumunda öğrenme tarihi bu tarih olarak kabul edilir. Deprem sonrası destek hizmetlerinin iyi işlememesi nedeniyle açılacak tam yargı davalarında süre ihmali eylem tarihinden itibaren başlayacaktır. Başvurunun açıkça reddedilmesi veya 30 gün içerisinde cevap verilmemesi hâlinde bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde davanın açılması gerekir.
Dava, depremin olduğu yerin bağlı bulunduğu İdare Mahkemesi’ nde açılır (İYUK m.36/b).
İdari yargıyı diğer yargı kollarından ayıran önemli nokta yazılı yargılama yapılması ve bu nedenle ispat araçlarının farklılaşmasıdır. İdari yargıda hâkimin aktif konumu ilkesi geçerli olduğundan hâkim tarafların iddialarını ispat araçları ile yetinmek zorunda olmayacak ve tanık dinleme gibi olanaklara sahip olunmadığından konuyla ilgili yazılı delillerden yararlanabilecektir. Bu yüzden deprem bölgesinde tutulan hasar tespit raporları, kurtarma faaliyetleri ya da diğer kamu hizmetlerinin durumuna ilişkin tutulan tutanaklar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve diğer meslek örgütlerinin hazırladığı somut bilgi içeren raporlar, varsa fotoğraf ve kamera kayıtları gibi delillerin sunulması gerekmektedir. Sayılan delillerden hasar tespit raporlarının sağlıklı ve gerçeğe uygun şekilde tutulması ve fotoğraflarda zamanın belli olması büyük önem arz etmektedir.
Maddi tazminat miktarının hesaplanmasında zararın kapsamı, idarenin kusurunun niteliği ve kusur oranı ile idare tüm önlemleri almış olsaydı ortaya çıkabilecek zarar oranı, sigorta veya müteahhit tarafından ödenen bir tazminat olup olmadığı gibi unsurlar dikkate alınır. Tüm bu unsurların dava açma aşamasında kesin olarak bilinmesi mümkün olmadığından genellikle davada talep edilen miktar bilirkişi raporundan sonra miktar artırma dilekçesi ile artırılabilmektedir.
Tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe 30 gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir (İYUK m.16/4). İdari yargıda bu imkân sadece bir defa kullanılabilecektir.
Yine adli yargıdan farklı olarak, engel bir hüküm bulunmadığından manevi tazminat miktarının da artırılması mümkün olmaktadır. Ancak manevi tazminata faiz işletilip işletilemeyeceği konusunda içtihatta farklılıklar olabilmektedir dolayısıyla dava dilekçesinde talep edilmesi yerinde olacaktır.
Alkollü araç kullanma trafik kazalarının en büyük sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan bilimsel araştırmalara…
Bedeni Hasar Tazminatı, Sigorta Hukuku kapsamında düzenlenmiş olan oldukça önemli konulardan bir tanesidir. Trafik kazası…
Araç değer kaybı tazminatı, motorlu taşıtların karıştığı bir kaza sonrasında aracın 2. el değerinde yaşanan…
Ceza sorumluluğu ile idarenin mali sorumluluğu birbirinden farklı iki sorumluluk türüdür. Ceza sorumluluğu şahsi bir sorumlulukken idari yargıda açılan davada idarenin sorumluluğu anonim niteliktedir, doğrudan hangi kamu görevlisinin kusuru olduğunun tespit edilememesi idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Aynı zamanda, idari yargının yazılı olması nedeniyle hem soruşturma hem kovuşturma aşamasındaki deliller tazminat davası için delil olarak son derece önem arz edecektir.
Zarar gören ile arasında sözleşme ilişkisi olup olmaması önem arz etmeksizin zarar görenler, müteahhit, denetçi mimar ve mühendisler gibi kusurlu kişilere ve kusuru olup olmamasına bakılmaksızın yapı eseri sahibine karşı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine göre tazminat davası açabilecektir.
Müteahhit, denetçi mimar ve mühendisler gibi yapının kötü yapılmasında her tür kusuru ve/veya ihmali bulunan kişiler, yapıda otursun veya oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı sorumlu olacaktır ve bu kişilere karşı tazminat davası açılabilir. Müteahhidin, binayı projelendiren mimarın, denetleyen mühendisin bilimsel ve teknik esaslara uygun şekilde davranmamış olmaları, kalitesiz malzeme ve işçilik kullanmış olmaları hâlinde kusurlu davrandıkları kabul edilmektedir.
Yapı eseri sahibi Türk Borçlar Kanunu m.69 gereğince yapı eserinin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklik nedeniyle meydana gelen zarardan yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı, kötü yapım veya bakımdan ötürü kusuru bulunmasa bile sorumlu olur ve bu kişiye karşı tazminat davası açılabilir.
Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına tazminat davası açabilir. İmar Kanunu’na göre yapıya kat, inşaat ve oturma izni veren ya da imara ve iskana açılmaması gereken alanı imara açan yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da sorumludur.
Türk Borçlar Kanunu’na göre farklı hukuki sebeplerle zarardan sorumlu olan kişiler zarar görenlere karşı müteselsil olarak sorumlu olmaktadır dolayısıyla tazminat davası açma hakkına sahip kişiler aynı davada hepsine birden veya istediği birine veya birkaçına karşı da dava açabilir.
Dava, sigorta sözleşmesine dayanıyorsa sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren 2 yıl, herhâlde rizikonun gerçekleşmesinden itibaren ise 6 yıldır.
Deprem sonucunda binada oluşan hasarları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri tespit etmektedir. Bakanlık yetkilileri, kolon kiriş ve taşıyıcı aksamları inceleme yolu ile depremde zarar gören her bina için hasar derecelerini tespit edip; hasarsız, hafif hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı ve acil yıktırılacak şeklinde değerlendirme yapar.
Acil yıktırılacak binalar mülki amirin kararıyla hemen boşaltılıp yıkımı için 3 gün süre verilir. Karara bu süre içerisinde itiraz edilebilir ve itirazla ilgili karar 3 gün içinde verilir. Binanın sahibi orada yoksa bildirim ilân yoluyla yapılır ve ilân tarihinde öğrenmiş kabul edilir.
Binaları hasarsız olarak tespit edilenlerin veya yapılarının hasar tespiti hiç yapılmayanların yargı yoluna gitmeden önce, ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili idareye başvurma zorunlulukları bulunmaktadır. Acil yıkılacaklar dışındaki hasar bildirimlerine hasar derecesinin artırılması ya da azaltılması maksadıyla 30 gün içinde itiraz edilebilir.
Hasar tespit raporları ancak asıl işlemlerle birlikte dava konusu edilebilir. Hasar tespit sorgulama ve itiraz işlemleri e-devlet üzerinden yapılabilmektedir.
Zorunlu deprem sigortası (DASK) bulunan yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022’den itibaren 640.000 TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi olan sigortalıya sigorta tazminatı ödemektedir. Afet Sigortaları Kanunu m.13’e göre “ Zorunlu deprem sigortası bulunan ve deprem nedeniyle hasar gören binalara ilişkin tazminat, gerekli bilgi ve belgeler ile hasar tespitinin tamamlanmasını müteakip en geç 30 gün içinde ödenir ”. Zarar görenler bu kapsamda olmak üzere Alo Dask 125, e-Devlet veya SMS üzerinden başvuruda bulunabilir.
Doğal Afet Sigortaları Kurumu ile ilgili dava veya tahkim komisyonu başvurularında ilk olarak yapılması gereken DASK’a ihbar yapılması ve DASK eksperinin binaya gelip binanın hasar tespitini yapmasıdır. Hasar tespiti sonrası kısmi ödeme alan yapı sahibi bakiye için başvurusunu yapacaktır. Riskli yapılar listesi hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hem de Valilik Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Riskli yapılar listesinde ilan edilecektir. Kurum poliçedeki teminat limiti dâhilinde sorumludur. Tahkim komisyonu karar verirken yapılan kısmi ödemeyi mahsup edecek ayriyeten zorunlu deprem sigortası genel şartları gereği her bir hasarda, sigorta bedelinin %2’si oranında TENZİLİ MUAFİYET (hasardan düşmek yöntemiyle yapılan muafiyet) uygulanmaktadır.
2023 yılı için bakanlık betonarme yapı için 3.016 TL, diğer yapılar için 2.080 TL m2 başına ödeme yapacaktır. DASK ödemesi alo 125, DASK resmî web sitesi, DASK poliçesini yapan sigorta şirketi veya e-devlette hasar ihbarı sayfasından yapılacaktır.
DASK ihbarı yapılırken istenilen belgeler;
Hak sahibinin T.C. kimlik numarası, DASK poliçe numarası veya adres kodu, tapu bilgileri, hasar yeri adresi ve telefon numarasıdır. Genelde 1 ay içerisinde banka hesabına ödeme yapılmaktadır. DASK ödemelerinde üst limit 2023 yılı için 640.000 TL’den fazla olamaz. M2 nedeni ile ücret fazla çıksa dahi azami ödeme miktarı budur. Aşan kısım için ancak eğer varsa konut sigortasına başvuru yapılabilecektir.
İsteğe bağlı deprem sigortası bulunan yapılar için sigortalıya sigorta şirketi tarafından sigorta poliçesindeki üst sınıra bağlı olarak meydana gelen maddi hasar için sigorta tazminatı ödenmektedir.
Konuyla ilgili sorularınızı aşağıdaki yorum bölümünden bize iletebilirsiniz. Ayrıca güncel makalelerden haberdar olmak ve hukuk alanındaki gelişmeleri takip etmek için savunhukuk sayfasından bizi takip ediniz.