İçindekiler:
Büyüklerin su istemek için kendisi gibi “su” demekle yetinmediklerini, bu kelimenin yanına bir de “ver” eklediklerini hayretle gördü bebek. “Su”yu anlamıştı, tamam . Ama “ver” neydi? Büyüklere büyük oldukları için suyun yanında eşantiyon olarak takdim edilen bir şeydir diye düşündü ilkin. Ancak bunun böyle olmadığını kısa süre sonra anladı. O zaman bu ses (ver) ne işe yarıyordu? (www.bebekce.gen.tr)Sonra bunun bir de karşılığı, cevabı olduğunu gördü: “Al”. Ve sonra bunların birer cisim ya da insanı temsil etmediğini, onların hareketlerini ifade ettiğini keşfetti.
“Ver” deyince bir hareket, “al” derken başka bir hareket,
“koş” derken bambaşka bir hareket. Demek ki hareketlerin de bir adı vardı.
İnsanların ve canlı cansız diğer varlıkların hareketlerini işlerini, yaptıklarını ya da yapmadıklarını anlatan bu kelimelere FİİL dendiğini yıllar sonra öğrendi bebek.
Gerçekler dünyasındaki her işin, hareketin, oluşun kelimeler dünyasında bir karşılığı vardır ve buna fiil denir.
Fiillerin 3 hali vardır. 1., 2. ve 3. hali.
Fiilin 1. hali
yalın halidir. Tek başına bir emir ifade eder. Aynı Türkçe’deki gibi.
go = gel
listen = dinle
Fiilin ikinci hali
geçmiş zamanda kullanılır. Fiilin yalın haline “-ed” eklenerek yapılır.
listen ⇒ listened
I listened to the teacher carefully. = Öğretmeni dikkatle dinledim.
Şekil olarak bu kurala uymayan fiiller vardır ve onları ayrıca öğrenmek gerekir. (bkz.
düzensiz fiiller ⇓
)
Fiilin 3. hali çoğu durumda 2. haliyle aynıdır, yani fiile “-ed” eklenerek yapılır ve 2 yerde kullanılır:
Şekil olarak bu kurala uymayan fiiller vardır ve onları ayrıca öğrenmek gerekir. (bkz. düzensiz fiiller ⇓ )
BE: “ol” demektir. Ama bu oluş bir durum şeklindedir. Fiil denince aklımıza bir hareket bir olay gelir; koş, git, oyna, vur gibi. “Be” fiili ise bu fiillere benzemez. “Be”, bir durumu ifade eder. Yani bir hareket ifade etmez.
Evet, bir örnek lazım buraya ama örnekten hemen önce bir parantez açalım.
(Bu fiil yalın halinde kullanıldığı gibi bazı zamanlarda farklı halleri de kullanılır. Geniş zamanda bu fiilin karşılığı am, is, are fiilleridir.)
Evet, ne diyorduk; “be” fiili bir hareket değil bir durum bildirir.
I am a teacher=ben bir öğretmenim
(yani öğretmen olma durumunda bulunuyorum)
Fatih is very strong=Fatih çok güçlü
(yani güçlü olma fiilini icra ediyor. Nasıl mı? Güçlü olma halinde bulunarak)
Bu üç kelime de aynı anlama gelir ve aynı kelimenin (be) geniş zaman halleridir. Bir hareket değil oluş anlatırlar.
She is a student. = O bir öğrenci.
E bu cümlede fiil yok ki diyebilirsiniz. Evet, yok ama Türkçe’sinde yok. İngilizce cümledeki “is” cümlenin fiilidir. Bu cümlenin İngilizce mantığına göre tam bir çevirisini yapacak olsak şöyle derdik:
O kız bir öğrenci olma durumunda bulunuyor. “Oluş” fiili derken kastettiğim buydu.
Bu cümlenin şöyle bir konuşmada geçtiğini varsayalım:
Ali: That is Cemile. She was a student. (Şu (kız) Cemile. (eskiden) öğrenciydi.
Osman: She is a student. She is my classmate. O (hala) öğrenci. (kendisi) Benim sınıf arkadaşım.
Burada Osman “She is a student” derken “is” kelimesini vurgulu söyleyecektir. Neden? Bu fiilin yani (öğrenci) olmak fiilinin hala sürdüğünü güçlü bir şekilde ifade edebilmek için.
Türkçe konuşan insanlar olarak bizim bu fiili anlamamız biraz zaman alır çünkü biz kendi dilimizde bu tür durumları isim cümleleriyle anlatırız. Ben öğretmenimder geçeriz. Bu cümleye illa ki bir fiil sokmaya çalışmayız ve buna fiili olmayan cümledir, isim cümlesidir deriz. İngiliz dilinde ise her cümlenin mutlaka bir fiili vardır. Bizim “fiili yok” dediğimiz, “isim cümlesidir” dediğimiz cümleleriyse be fiiliyle kurarlar. Çünkü İngiliz mantığına göre bir durumun var olması da bir fiildir.
Bu fiili daha iyi anlamak için get fiiline bakalım. Get fiilinin Türkçe karşılığı “ol”dur. Aynı be gibi. Ama bu farklı bir olmaktır, dönüşüm şeklinde, hareket içeren bir olmaktır.
Young people get old=genç insanlar yaşlanırlar
(yaşlıya dönüşürler)
but now they are young (=ama şu an gençler,
yani genç olma durumundalar; gence dönüşmüyorlar, genç olma durumunu icra ediyorlar)
It gets very cold here in the winter= Kışın buralar çok soğuk olur (soğuklaşır), but in Greenland it is always cold (=ama Grönland’da her zaman soğuktur, yani sıcaktan soğuğa dönmez, soğuk olma fiilini icra eder)
Bu örneklerde de gördüğümüz gibi “get” bizim anladığımız manada bir fiildir. Bir iş bildirir. Son cümleyi “be” kullanarak kursak acaba ne olur?
It is very cold here in the winter= Kışın buralar çok soğuktur.
Gördüğümüz gibi burada sıcaktan soğuğa dönüşüm değil soğuk olma durumu anlatılıyor. Diğer örnek; My father is old. =babam yaşlıdır. Bu cümlede de bir dönüşüm değil bir durum bildiriliyor. Buna benzeyen örnekte (young people get old) ise gençken yaşlıya dönüşme söz konusuydu.
İngilizce’de fiillerin 3 hali vardır. Yalın hali (1), geçmiş hali (2) ve üçüncü hali. Normalde fiilerin ikinci ve üçüncü halleri aynıdır ve fiile -d ya da -ed eklenerek yapılır. Ancak bir de düzensiz fiiller vardır. Düzensiz fiillerle ilgili açıklama ve en yaygın düzensiz fiiller için bu bağlantıyı tıklayınız . BE fiili de bu düzensiz fiillerden biridir. BE fiilinin geniş zamanda kullanımıyla ilgili bilgi burada . BE fiili geniş zamanda am/is/are, geçmiş zamanda da was/were olarak çıkar karşımıza.
Haşim is young now. | Haşim’s grandfather was young in 1960. |
Haşim is a student now. | Haşim’s grandfather was a student in 1960. |
I am a teacher now. | I was a student in 1999. |
Eğer was/were fiilse cümlede ayrıca yardımcı fiil aramayız. Olumsuz cümlelerde fiilden sonra NOT gelir (I was not a student), soru cümlelerinde de was/were cümlenin başına getirilir (Were you a student in 1999?) Tıpkı am/is/are kelimelerinde olduğu gibi.
‘be’ fiilinin 3. hali olan bu fiil (bkz. fiillerin halleri ⇑ ) yine durum bildirir; yani bir durumun var olduğunu ve ne zaman var olduğunu anlatır.
I have been unemployed for a long time. = Uzun süredir işsizim. (işsiz olma durumu mevcut)
Bu cümleyi aynı fiilin (be) geniş zaman halini kullanarak görelim:
I am unemployed. = İşsizim.
Kısacası “am, is, are” kelimelerinin perfect tense’te kullanılan halidir.
Edilgen cümlelerin perfect tense kullanımlarında bu fiil yardımcı fiiil olarak kullanılır, aynen “am, is, are” kelimelerinin geniş zaman edilgenlerde, “was, were” kelimelerinin geçmiş zaman edilgenlerde kullanıldığı gibi.
He has been killed. = O öldürüldü.
The child has been found. = Çocuk bulundu.
He had been promoted. = Terfi ettirilmişti.
Eğer kafanız karıştıysa üzülmeyin. Bu gayet normal bir durum. Şu an için sadece şunu bilmeniz yeterli olacaktır:
SON BİR NOT: Bu konuyu anlamakta zorlanıyorsanız bilin ki siz ilk değilsiniz. Aslında hemen hemen tüm konular gibi bu da zamanla aklınıza neredeyse otomatikman yerleşecek bir konudur. Tabi bunun için mümkün olan en üst düzeyde yoğunluğu ve devamlılığı sağlamak lazım.
Düzensiz fiil (=irregular verb) nedir? Bunu tanımlayan ve en yaygın düzensiz fiilleri sesli bir biçimde kolayca öğrenmenizi sağlayacak bir çalışma.
İngilizce’de fiillerin 3 hali vardır. Birinci hali yalın halidir, ikinci hali geçmiş zaman halidir. Üçüncü hali de edilgen yapılarda ve perfect tabir edilen zamanlarda kullanılır. Normalde ikinci ve üçüncü halleri aynıdır ve fiile -d ya da -ed ekleyerek yapılır. Bu kurala uymayan fiillerse düzensiz fiillerdir. Aşağıda en yaygın düzensiz fiilerin listesi mevcut.
EN YAYGIN DÜZENSİZ FİİLLER | |||
1. HALİ | 2. HALİ | 3. HALİ | ANLAMI |
be | was/were | been | OL |
become | became | become | OL / DÖNÜŞ |
begin | began | begun | BAŞLA |
break | broke | broken | KIR |
bring | brought | brought | GETİR |
build | built | built | YAP / İNŞA ET |
buy | bought | bought | SATIN AL |
catch | caught | caught | YAKALA |
come | came | come | GEL |
cut | cut | cut | KES |
do | did | done | YAP (İŞ) |
drink | drank | drunk | İÇ |
drive | drove | driven | SÜR |
eat | ate | eaten | YE |
fall | fell | fallen | DÜŞ |
feel | felt | felt | HİSSET |
fight | fought | fought | DÖVÜŞ |
find | found | found | BUL |
fly | flew | flown | UÇ |
forget | forgot | forgotten | UNUT |
get | got | got | AL / DÖNÜŞ |
give | gave | given | VER |
go | went | gone | GİT |
have | had | had | SAHİP OL / YAP |
hear | heard | heard | DUY |
hit | hit | hit | VUR |
know | knew | known | BİL |
leave | left | left | BIRAK |
lose | lost | lost | KAYBET |
make | made | made | YAP (ÜRET) |
meet | met | met | BULUŞ |
pay | paid | paid | ÖDE |
put | put | put | KOY |
read | read | read | OKU |
run | ran | run | KOŞ |
say | said | said | SÖYLE |
see | saw | seen | GÖR |
sell | sold | sold | SAT |
steal | stole | stolen | ÇAL |
show | showed | shown | GÖSTER |
sit | sat | sat | OTUR |
sleep | slept | slept | UYU |
speak | spoke | spoken | KONUŞ |
spend | spent | spent | HARCA |
stand | stood | stood | DİKİL |
swim | swam | swum | YÜZ |
take | took | taken | AL / GÖTÜR |
teach | taught | taught | ÖĞRET |
tell | told | told | SÖYLE |
think | thought | thought | DÜŞÜN |
understand | understood | understood | ANLA |
win | won | won | KAZAN |
write | wrote | written | YAZ |
Mastar, fiilin -mak, -mek eki almış halidir ve aslında isimdir, o fiilin ismidir ve cümlelerde aynen diğer isimler gibi özne ya da nesne olarak kullanılabilirler.
Gitmek istiyorum. (gitmek nesne)
İngilizce’de bir fiili mastar yapmanın iki yolu vardır:
İngilizce’de de mastarları cümlelerde isim olarak özne ve nesne konumlarında kullanabiliriz:
I like listening to music. = Müzik dinlemeyi severim.
Being a teacher requires good communication skills. = Öğretmen olmak iyi iletişim becerileri gerektirir
Reading is my only pleasure. = Okumak tek eğlencem.
Bu iki yöntemden ne zaman hangisinin kullanılacağına dair kurallar vardır ama meslektaşlarım kusura bakmasın oturup da bu kuralları ezberlemek yerine iki satır kitap okusanız daha iyi. 95 yılından beri İngilizce konuşurum ama şimdi bu kuralları say deseniz sayamam. Ancak yanlış bir kullanım duyarsam yanlış olduğunu hissederim, aynen “Bugün havayı çok sıcak” ifadesinde bir hata olduğunu şıp diye anladığınız gibi. Siz bu hatayı “-i” ekinin nerelere hangi koşullar altında getirileceğine dair kurallar ezberlediğiniz için değil Türkçe’yi doğal yollardan öğrendiğiniz için bilirsiniz. İngilizce’yi de doğal yollardan yani kullanarak (okuyarak, dinleyerek, konuşarak) öğrenin.