Bir işveren ile diğer işveren arasında belli bir işin yürütülmesi amacıyla kurulan ilişkiye “Asıl işveren – Alt işveren ilişkisi” denir.
İş Kanunu’na göre işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren denir. İşçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye de iş ilişkisi denir.
Gerçek anlamda emir ve talimatı kim veriyorsa işveren odur. Gerçek işvereni bulmak çok önemlidir. Kağıt üzerinde kimin işveren olduğu değil, gerçekte işveren yetkisini kimin kullandığı önemlidir.
Yasal koşullar bulunduğu takdirde işyerinin bir bölümünde asıl işverenden başka alt işverenler de işçi çalıştırabilir. Asıl işveren, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde alt işverene iş verebilir. İşte alt işveren, işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. Asıl işveren alt işverene deyim yerindeyse “Sen kendi donanımınla gel, benim işyerimde bu işi işçilerine yaptır.” demektedir. Örneğin, yemekhane ya da güvenlik işleri çoğunlukla alt işverene yaptırılmaktadır. Ancak dikkat edelim ki tek bir usta gelip bozuk bir musluğu tamir ederse, o usta alt işveren olmaz.
Asıl işveren, alt işverenin işçileri ile sözleşme imzalamaz. Alt işveren, asıl işverenin işinin bir bölümünde ya da yardımcı işlerinde kendisine ait işçileri çalıştırır. Çalıştığı işçilerin ücretlerini ve diğer haklarını alt işveren ödemelidir. İşçiler, onun yönetiminde işlerini yerine getirirler.
Asıl işveren ile alt işveren arasında bir iş sözleşmesi ya da vekalet sözleşmesi yoktur. Alt işveren, asıl işverenin vekili değildir. Asıl işveren ile alt işveren arasında işin niteliğine göre inşaat sözleşmesi, kira sözleşmesi, taşıma sözleşmesi gibi sözleşmeler bulunabilir. Asıl işveren aldığı işi, ayrı bir işveren gibi kendi adına gördürmektedir.
Asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulabilmesi için aşağıdaki şartların var olması gerekir:
1) Asıl işverenin işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır (işyerinde işçi çalıştıran asıl işverenin varlığı). Asıl işveren, kendi işinin bütününü devretmemiş olmalıdır.
2) Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.
3) Alt işveren, üstlendiği iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır.
4) Alt işverene verilen iş, asıl işe bağımlı ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden bir iş olmalıdır. Örneğin tekstil üretimi yapılan fabrikada bir inşaat işi yapılacaksa bu inşaat işini alan işveren, alt işveren değildir. Ancak tekstil fabrikasında dokuma tezgahları montaj işini yapan alt işveren olabilir.
5) İşin, asıl işverene ait işyerinde yapılması gerekir. Örneğin, diğer işveren yemeği kendi işyerinde yapıp diğer işverenin işyerine gönderiyorsa, burada bir alt işverenlik değil yemek satımına ilişkin sözleşme söz konusudur.
Alt işveren, daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kimse olmamalıdır. Ancak daha önce o işyerinde çalıştırılan işçinin işveren konumundaki şirketin ya da adi ortaklığın hissedarı olması, alt işveren ilişkisi kurmasına engel teşkil etmez.
Asıl işveren ile alt işveren arasındaki sözleşme yazılı yapılmalıdır. Alt işverenlik sözleşmesi çok kapsamlı olduğundan, imzalanmadan önce muhakkak bir avukatın denetiminden geçmesi, ileride çıkabilecek uyuşmazlıkları en aza indirecektir. Ayrıca alt işveren, kendi işyerinin tescili için yazılı alt işverenlik sözleşmesini çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne bildirmelidir. Alt işverenlik sözleşmesinde aşağıdaki bilgilerin yer alması zorunludur:
1) Asıl işveren ile alt işverenin işyeri unvanı ve adresi,
2) Asıl işveren ile alt işverenin tüzel kişiliği ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluş olması hâlinde işveren vekillerinin adı soyadı ve adresi,
3) İşyerinde yürütülen asıl işin ne olduğu,
4) Alt işverene verilen işin ne olduğu,
5) Alt işverene asıl işin bir bölümü veriliyor ise; verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirme koşuluna ilişkin teknik açıklama,
6) Taraflarca öngörülmüş ise işin başlama ve bitiş tarihleri,
7) Alt işverenin faaliyetlerini işyerinin hangi bölümünde gerçekleştireceği,
8) Asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden, alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı,
9) Alt işverenlik sözleşmesinin yapılmasından önce asıl işveren tarafından çalıştırılan işçilerin alt işveren tarafından işe alınması halinde, bu işçilerin haklarının kısıtlanamayacağı,
10) Alt işverene verilen işin taraflar açısından yürütülme esasları,
11) Asıl işveren veya vekili ile alt işveren veya vekilinin imzası,
12) Bir işyerinde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren bir işin alt işverene verilmesi hâlinde, alt işverenin uzmanlığını belgelendirmesi amacıyla sözleşme kapsamındaki işe uygun; iş ekipmanı listesi, iş bitirme belgesi, operatör ve teknik eleman sertifikalar.
Alt işverenin işçilerine karşı, asıl işveren alt işverenle birlikte sorumludur. İş Kanunu , bu konuda işçileri mağdur etmemek istemiştir. Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
Örneğin, alt işverenin işçilerinin ödenmeyen ücretlerinden veya işçilerin uğradıkları iş kazasından doğan zararlardan asıl işveren de sorumludur. İşçiler asıl işverene de başvurabilir.
Yargıtay da , ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, sendikal tazminat ve iş güvencesi tazminatında asıl işvereni de sorumlu tutmaktadır.
Alt işverenle birlikte sorumlu olan asıl işveren, alt işverenin işçisine herhangi bir ödeme yaparsa, bu konuda alt işverene dava açabilir. Rücu davası dediğimiz bu davayı açmadan önce bir avukata danışmakta her zaman fayda vardır.
Alt işverenlik sözleşmesi aşağıdaki hallerde geçersiz olur:
1) İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işler alt işverene verilirse
2) Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işverenlik ilişkisini kurulursa
3) Asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam edilirse
4) Kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemler yapılırsa, sözleşme geçersiz olur.
Alt işverenlik sözleşmesi yukarıdaki saydığımız haller gerçekleşip geçersiz olursa genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İlişkinin hukuka aykırı olması, doğrudan asıl işverenin sorumluluğunu gerektirir.
Örneğin, bir işveren benzer işte işçisi için günlük 100 TL veriyor olsun, alt işveren ise 70 TL’ye çalıştırsın. Alt işverenlik sözleşmesi geçersiz olursa, artık geriye dönük aradaki 30 TL farkı asıl işveren vermek zorundadır. Ücrete ilişkin 5 yıllık zamanaşımına da dikkat edip, bir an önce bu konuda dava açmakta da fayda vardır.
“5538 sayılı Yasa ile İş Kanununun 2 nci maddesine bazı fıkralar eklenmiş ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olan ortaklıklara dair ayrık durumlar düzenlenmiştir. Ancak, maddenin diğer hükümleri değişikliğe tabi tutulmadığından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları ve muvazaa öğeleri değişmemiştir. Yasal olarak verilmesi mümkün olmayan bir işin alt işverene bırakılması veya muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde, işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında açık biçimde ifade edilmiştir. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunamaz. Muvazaaya dayanan bir ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, İş Kanununun 5 inci maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine koşulların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması, Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur. Dairemizin kararları da bu doğrultudadır.”
“Davacının kesinleşen mahkeme kararı ile başlangıçtan itibaren davalı belediyenin işçisi olduğunun kabul edilmesine göre, davalı belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesine göre dava konusu yaptığı ücret ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak taleplerinin belirlenmesi gerekirken davacının üyesi bulunduğu sendika ile … … Belediyesi Sosyal Hizmetler Ticaret Ltd. Şti. ile imzalanan 01.01.2009-31.12.2010 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi hükümlerinin dikkate alınarak hesaplama yapılması hatalı olmuştur. Bu durumda davalı belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesine göre dava konusu yaptığı ücret ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak talepleri belirlenmeli ancak mahkeme kararının davacı tarafından bu konuda temyiz edilmediği de gözetilerek usulü kazanılmış hak ilkesi de nazara alınarak karar verilmelidir.”
İş Kanunu’na göre muvazaalı alt işverenlik sözleşmesi yapan; asıl işveren, alt işveren ve işveren vekillerine ayrı ayrı para cezası verileceği öngörülmüştür.