Tarih boyunca Türk devletlerinin geliştirdiği zengin hükümet ve yönetim yapıları, her zaman hayranlık uyandırmıştır. Bu yapılar, hükümdarlar, hanedan üyeleri, hükümet yetkilileri ve meclisler arasında dikkatlice dengelenmiştir. Hükümetin işleyişi, yönetimdeki pozisyonların belirli unvanlarla adlandırılmasına dayanmaktadır. Bu yazıda, antik Türk devletlerinin yönetim ve hükümet yapılarını, hükümdarların tahta çıkış süreçlerini, hükümdarlık sembolleri ve görevlerini, Türklerin hükümdara yönelik kut inanışını ve hükümdarın aile yapısını detaylı bir şekilde ele alacağız.
İslamiyet’ten önce Türkler devlete İL veya EL demişlerdir. Bu kavramlar, Türk devlet yapısının temelini oluşturan önemli terimlerdir.
Türkler, hükümdarlarına Şanyü, Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, Erkin gibi ünvanlar vermişlerdir. Tarih boyunca Türk hükümdarlarının tahta çıkışı dört farklı şekilde meydana gelmiştir:
Hakan olarak adlandırılan hükümdarlar, güç ve yetkilerini Tanrıdan (Tengri) alırdı. Hakanların önde gelen görevi, milletini refah ve barış içinde özgür olarak yaşatmaktı. Türk devletlerinde hakan, otağ (hakan çadırı), taht, tuğ (sancak, bayrak), davul ve sorguç (serpuş) gibi sembollere sahip olurdu.
Hakanın eşine hatun denirdi. Türk devlet idaresinde hatun da söz sahibiydi. Hatun, devlet adamı gibi eğitilir ve yetiştirilirdi. Gerekli durumlarda devlet başkanlığı yapar, elçi kabul eder ve devlet meclisine katılabilirdi.
Veliaht , hakanın ölümünden sonra onun yerine geçen kişiye verilen isimdir. Tahta geçecek kişinin çoğunlukla faydalı ve başarılı olabilecek yeteneğe sahip bir hanedan üyesi olması, ön planda tutulmuştur. Ancak, hakanın evlatları arasında taht mücadelesi, devletin zayıflaması, hatta parçalanmasına yol açabilmektedir.
Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. Bu kişiler arasında kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri yer alır.
Türkler, devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına KUT adı verilmiştir. Bu inanış gereği, kut’un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiği kabul edilirdi.
Kut anlayışı, Türk devletlerini zaman zaman iç savaşa ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen her hanedan üyesi, taht kavgasına girebiliyordu. Bu durum Türk devletlerini iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu.
Türk töresinde ana-babaya itaat esas olmasına rağmen, hükümdar bunun dışında tutulmuştur. Devletin devamı için baba-oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanmıştır. Bu sayede en güçlü ve en yetenekli kişi devletin başına geçecektir.
Sonuç olarak, antik Türk devletlerinin yönetim ve hükümet yapıları, karmaşık ve zengin bir yapıya sahiptir. Bu yapı, Türk devletinin tarih boyunca karşılaştığı zorluklara yanıt vermesini ve halkın refahını sağlamasını mümkün kılmıştır.
Türk devletlerinde hükümdarlar, yönetimlerini kolaylaştırmak için ülkelerini SOL (Doğu) ve SAĞ (Batı) olarak ikiye ayırıyorlardı. Bu coğrafi ve siyasi bölünmeyi sağlayan merkezde, asıl hükümdarın hakimiyeti söz konusuydu. İki ayrı bölgenin yönetimi ise, hanedanın güçlü üyeleri olan YABGU’lar tarafından sağlanıyordu. Bu strateji, ülke yönetiminin daha etkin ve verimli olmasını sağlıyordu.
Mecidiye nedir? Mecidiye parası
Eski Türklerin siyasi teşkilatlanma yapısının en üst kademesini “İL” oluşturuyordu. Bodun’lar ve Boy’lar, merkezi yönetim sayesinde bir İl’de toplanmıştı ve halk, “töre” denilen ortak idari ve hukuki düzenle yönetiliyordu. Dolayısıyla, Türk “il”i, yurdu koruyan ve milleti huzur ve barış içinde yaşatan bir siyasi kuruluş olarak tanımlanabilir.
Bu şekilde, İkili Yönetim veya Çifte Krallık sistemi, eski Türk devletlerinde yönetimi kolaylaştıran ve halkın hak ve hürriyetlerini koruyan bir model olarak ortaya çıkar. İstiklal, ülke, halk (kün) ve töre kavramları da Türk ilinin ana özelliklerini belirler ve toplumun huzur ve barış içinde yaşamasını sağlar. Bu model, Türk devletlerinin hem siyasi hem de sosyal organizasyonunda önemli bir rol oynamıştır.
Eski Türk kültüründe, TOY, KURULTAY veya KENGEŞ adı verilen meclisler, devletin işleyişinde önemli bir rol oynardı. Bu meclisler, devletin en kritik sorunlarını çözüme kavuşturmak için toplanırdı. Hükümdarın vefatı, bir savaşın başlangıcı ya da ulusal düzeyde büyük felaketlerin yaşandığı durumlarda, bu toplantılar daha da büyük bir önem kazanırdı.
Türk hükümetinin başında, AYGUCI ismiyle anılan başbakan bulunurdu. Hükümetin diğer önemli figürleri arasında BUYRUK yani bakanlar ve dış politikayı yöneten TAMGACI yer alırdı.
Eski Türk devletlerinin yönetim yapısını anlamak için, hükümdar çocuklarına verilen TİGİN unvanı ve diğer hanedan mensuplarına verilen ŞAD unvanları da önemliydi. Bunların yanı sıra, İnal, İnanç, Tarkan, Bağa, Tudun, Çor, Külüğ, Apa, Ataman gibi isimler de farklı devlet görevlilerine verilen unvanlardı.
Sonuç olarak, Türk tarihinde devlet ve hükümet yapılanması, belirli unvanlara sahip kişiler ve meclisler aracılığıyla işlerlik kazanırdı. Bu karmaşık ve zengin yapı, Türk devletinin tarih boyunca karşılaştığı zorluklara yanıt vermesini ve halkın refahını sağlamasını mümkün kılardı. Bu yapı, antik Türk devletlerinin yönetimini belirleyen ve tarih boyunca bu halkın hayatta kalmasını ve büyümesini sağlayan bir dizi önemli unsurun bir parçasıydı.