Boşanma davasının mali sonuçları kısaca, maddi tazminat, manevi tazminat, nafaka ve mal rejimi tasfiyesidir.
Boşanma sonucu maddi tazminat istenmesinin şartlarını aşağıdaki gibi açıklayabiliriz:
Yani tazminat isteyen eşin, boşanmaya sebep olan olaylara ilişkin ya hiç kusur olmayacaktır ya da diğer eşe oranla daha az kusuru olacaktır.
Maddi tazminat verilmesinin amacı, boşanma halinde daha az kusurlu ya da kusursuz olan tarafın zararının tazmin edilmesidir. İşte bu tazmin edilmesi gereken zarar da mevcut ya da beklenen bir menfaatin zedelenmesinden doğan zarardır. Bu yüzden bir eşin diğerini yaralaması gibi başka durumdan ortaya çıkan zararlar buradaki imkana dayanılarak istenmez. Örneğin, eşlerden birinin önceki evliliğinden aldığı nafakayı, yeniden evlendiği için bu evlilikten dolayı kaybetmesi veya evlilik sırasında yapılan masraflar, verilen hediyeler gibi şeyler maddi tazminat kapsamında geri istenebilir.
Maddi tazminat miktarına ilişkin Medeni Kanun uygun bir bedelin ödenmesi gerektiğini söylemiştir. Hâkim, tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde bulundurarak uygun olan tazminat miktarını belirleyecektir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktarda para ödenmesini isteyebilir.
Boşanma davasında kendisinden manevi tazminat istenen tarafın kusurlu olması yeterlidir. Yoksa bu kusurun ağır olması gerekmez. Manevi tazminat isteyen tarafın ise kusursuz olması aranmaz. Onun kişilik haklarının ihlal edilmiş olması yeterlidir. Ancak doğal olarak, tazminat isteyen tarafın diğer taraftan daha az kusurlu olması gerekir. Hâkim manevi tazminat olarak paradan başka bir şeye karar veremez. Ek olarak manevi tazminatın taksitli şekilde ödenmesine de karar verilemez.
Medeni Kanuna göre, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları 1 yıl içinde kullanılmalıdır. Bu durum maddi ve manevi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Medeni Kanuna göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için, diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka isteme hakkı, eşitlik ilkesi gereği, hem erkeğe hem kadına aynı şartlarda tanınmıştır.
Talepte bulunan eşin daha kusurlu olması, yoksulluğa düşmüş olsa bile, lehine nafakaya karar verilmesine engeldir.
Eğer nafaka isteyen eş, çalışma gücünden yoksunsa ve başka bir geliri ya da serveti de yoksa nafakaya hak kazanır. Nafaka isteyen eşin, emekli maaşı ya da malları varsa, bunların onu yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığına bakmak gerekir. Ayrıca, düşülen yoksulluğun büyük olması gerekmez.
Nafaka talep edilen eşin ödeme gücü az ise nafakanın tutarı da az olur, ödeme gücü hiç yok ise nafakaya karar verilmez. Ancak, nafaka talep edilen eşin varlıklı olması, nafaka miktarının yoksulluğu giderecek miktardan fazla olmasını gerektirmez. Çünkü bu nafakanın amacı, talepte bulunanı yoksulluktan kurtartmaktır yani onun zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Yoksa refah içinde yaşaması ya da evli olduğu zamanki hayat seviyesini devam ettirmesini temin etmek amaçlanmaz. Nafakanın belirlenmesinde, eğer nafaka istenen eş, maddi veya manevi tazminat ödemişse, bu tazminat tutarları da göz önünde bulundurulur.
Nafaka miktarını eşlerin arasında kararlaştırmasına bir engel yoktur. Yargıtay’a göre de hukuka aykırı olmamak kaydıyla eşler nafaka miktarını istedikleri gibi hatta yabancı para olarak bile kararlaştırabilirler. Ancak, bu anlaşmanın geçerliliği, hâkimin onamasına bağlıdır.
Maddi ve manevi tazminattan farklı olarak, kendisinden nafaka talep edilen eşin kusurlu olması aranmaz. Yani iki eşte boşanmada kusursuz olsa bile, yoksulluğa düşecek taraf nafaka alabilir.
Yoksulluk nafakasına hükmedecek mahkeme, nafakanın ödenme biçimini toptan ya da taksitli şekilde olmasına karar verebilir. Ama günlük yaşamda genellikle, maddi tazminata toptan (bir defada) nafakanın ise taksitle (düzenli aralıklarla) ödenmesine karar verilmektedir.
Medeni Kanuna göre, tarafların mali durumunun değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafakanın artırılmasına ya da azaltılmasına karar verilebilir. Nafakanın azaltılması ya da artırılması için mahkemeden talep şarttır. Bunun için durumların değişmesi ya da hakkaniyetin artırmayı ya da azaltmayı haklı göstermesi gerekir. Örneğin, çalışma gücünün yeniden kazanılması, nafaka alacaklısının büyük bir mirasa konması, nafaka ödeyen kişinin çalışma gücünün önemli ölçüde azalması gibi sebepler sayabiliriz. Buna ek olarak, nafaka alacaklısının pahalı bir tedaviyi gerektiren hastalığa yakalanması da yine haklı sebebe girer.
Nafakanın süre sınırı yoktur yani süresizdir. Ancak belirli hallerin bulunması durumunda nafakanın daha önce sona ermesi de öngörülmüştür. Medeni Kanuna göre, nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Yeniden evlenme ve ölüm halinde nafaka alacağı kendiliğinden kalkar yani mahkemeye başvurmaya bir karar aldırmaya gerek yoktur. Ancak evli olmaksızın evliymiş gibi yaşanması, yoksulluğun ortadan kalması ve haysiyetsiz hayat sürülmesi hallerinde bir mahkeme kararına ihtiyacımız vardır. Bu hallerin olduğunu düşünen nafaka alacaklısı, mahkemeye başvurarak iddiasını ispat ederse, nafaka ödeme yükümlülüğünden kurtulur.
Nafaka alacağı, alacaklısının yani nafaka alan eşin ölmesiyle sona erer. Buna göre, tarafların mirasçıları ne nafaka istemeye devam edebilirler ne de bunu ödemekle yükümlüdürler.
Yeniden evlenmenin nafakayı sona erdirmesi sadece alacaklı taraf (nafaka alan kişi) bakımından söz konusudur. Borçlunun yani nafaka ödeyen eski eşin yeniden evlenmesi doğal olarak bir sona erme sebebi değildir.
Türk Medeni Kanununa göre, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları 1 yıl içinde kullanılmalıdır. Bu durum yoksulluk nafakası için de geçerli olduğundan zaman kaybetmeden talepte bulunulması hak kayıplarının önüne geçecektir.
Talep olmaksızın hâkim yoksulluk nafakasına karar veremez. Ancak bu talebin muhakkak boşanma davasında ileri sürülmesi şart değildir. Çünkü nafaka davası boşanma davasından sonra da açılabilir.
Nafaka davasına görevli ve yetkili mahkeme, eğer nafaka talebi boşanma davası sırasında ileri sürülmüşse, boşanma davasına bakan mahkemedir. Buna karşın, nafaka, boşanma davasından ayrı bir dava ile isteniyorsa, yetkili ve görevli mahkeme, nafaka alacaklısının (isteyenin) yerleşim yerindeki aile mahkemesidir.